Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Dava Açıldıktan Sonra Gerçekleşen
 Kanun veya İçtihat Değişikliğinin
 Yargılama Giderlerinden Sorumluluğa 
Etkisi

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Hukuki Sorun

Bu makalede incelemeye çalışacağımız hukuki sorun şudur: Şayet avukat aracılığıyla, yürürlükteki hukuka göre doğru açılan ve yerleşik uygulamaya göre kabulle biteceği beklenen bir davanın yürütülmesi sırasında, davada uygulama alanı bulan mevzuat hükümlerinin değişmesi veyahut Yüksek Mahkemenin görüşünü değiştirmesi sebebiyle, dava konusuz kalır veya retle sonuçlanır ise, yargılama giderlerinden (vekâlet ücreti vs.) hangi taraf sorumlu tutulacaktır? Konuya ilişkin genel düzenlemeleri, Yargıtay içtihatlarını ortaya koyduktan sonra, “Değerlendirme” başlığı altındaki açıklamalarla soruna açıklık getirmeye çalışacağız.

II. Yasal Düzenleme

Yargılama giderlerinden sorumluluk başlığını taşıyan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 326’ncı maddesi şöyledir:

“(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.

(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.

(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.”

Hükmün gerekçesinde, birinci fıkra hükmünün hukukî korunma isteğinde haklı çıkmanın doğal bir sonucu olduğu belirtilmiştir. Gerçekten de genel kural şöyledir: Yargılama giderlerine davayı kaybeden taraf katlanacaktır. Dava sonunda her iki taraf kısmen haklı görülmüş ise, haklılık oranına göre yargılama giderleri taraflar arasında paylaştırılacaktır.

Yasa değişikliği sebebiyle dava konusuz kalmış ise, yargılama giderleri hangi tarafa yükletilmek gerekecektir? Bu sorucunun yanıtını bulmakta bize yardımcı olabilecek düzenleme 6100/HMK m. 331/1 hükmü olup, şöyledir:

“Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.”

Görüldüğü üzere, Yasa, davanın konusuz kalması hâlinde yargılama giderinin hangi tarafa yükletileceği konusunda davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunu esas almaktadır.

III. Yargıtay Kararları

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 02.02./2017 tarihli ve E. 2016/20696, K. 2017/1243 sayılı kararı:

Davacı, maliki bulunduğu binayı Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ve buna bağlı yönetmelik ve belediye meclis kararına dayanarak davalıya devrettiğini, 872 analiz numaralı kıymet taktir komisyonu raporunda bina, müştemilat ve ağaç bedelinin 12.362,00 TL olarak belirlenmesine rağmen davalının tüm yapı bedelini değil sadece enkaz bedelini ödediğini, oysa tüm yapı bedelinin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek 9.283 TL bakiye bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak belgesiz edinilen yerde enkaz bedeli dışında yapı bedeline hak kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Dava Kuzey-Ankara kentsel dönüşüm projesi kapsamında yapılan sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiş ise de; Hukuk Genel Kurulunun kararından sonra içtihad değişikliği yapıldığı gerekçesiyle ret edilen kısım üzerinden kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Bilindiği gibi içtihat değişikliği bir mevzuat değişikliği değildir. Dolayısıyla içtihadın değişmiş olması başlangıçta davacının dava açmakta haklı olduğunu göstermez. O halde mahkemece, reddedilen kısım üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir. Ne var ki; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HMUK'un 438/7. maddesi gereğidir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının ikinci bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükme 5. fıkranın çıkartılarak yerine “Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT 13. maddesi gereğince 1.800,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” söz ve rakamlarının yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’un 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve E. 2009/18-421, K. 2009/526 sayılı kararı:

Taraflar arasındaki "Alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çanakkale 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın davalı Salih Parlak yönünden reddine, diğer davalı NC yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen 7.9.2006 gün ve 2005/51 E. 2006/448 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ile davalı NC vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 16.7.2007 gün ve 4819-7063 sayılı ilamı ile; (...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak;

Dava, 2547 sayılı Yasanın 33. maddesi uyarınca lisansüstü eğitim yapmak üzere Almanya’ya gönderilen Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim dalında araştırma görevlisi kadrosunda görev yapmakta olan davalı NC’nin taahhüt ve kefalet senedi hükümlerine uymaması sonucu alacak istemine ilişkindir. Mahkemece yargılama sırasında yürürlüğe giren 5535 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle hüküm kurulmasına gerek olmadığına karar verilmiştir. Davalı N yurt dışındaki görev süresi sona erdikten sonra Türkiye’ye dönüp göreve başlamayarak davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu nedenle mahkemece sadece, davacı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken dava açıldığı anda haksız olduğu anlaşılan davalı yararına da davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerel mahkemesine dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı ve davalı NC vekilleri.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, eğitim öğretim giderlerinin tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili 01.02.2005 tarihli dava dilekçesinde; Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalında Araştırma Görevlisiyken Üniversite adına yüksek lisans ve doktora öğrenimi yapmak üzere Almanya’ya gönderilen ve bu nedenle taahhüt ve kefalet senedi uyarınca müvekkiline borçlanan davalı NC’nin yurtdışı görevlendirme izninin 31.12.2001 tarihinde sona erdiğini, ancak ne davalı ne de danışmanı tarafından gerekli belgeler ibraz edilmediği gibi rapor da verilmediğini, bunun üzerine Üniversite Yönetim Kurulunun 22.01.2002 tarihli kararıyla davalının Üniversite ile ilişiğinin kesilmesine ve mecburi hizmet yükümlülüğünden doğan borçların tahsili için yasal işlemler başlatılmasına karar verildiğini ileri sürerek, 172.492,66 Euro alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; müvekkilinin, davacı idare adına yurt dışında öngörülen eğitimi başarıyla tamamlayıp yurda döndüğünü ve idareye zamanında müracaat ettiği halde hiç bir haklı gerekçe gösterilmeden görevine başlatılmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemece, “yargılama sırasında davalının 23.09.2005 tarihinde üniversitede öğretim görevlisi kadrosuna atandığı, akabinde 08.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5535 sayılı Kanunun 53. maddesine göre de, mecburi hizmetini görev yaptığı kurumda tamamlaması hükmü getirilip öğrenimleri nedeni ile çıkarılmış olan borç tutarlarından vazgeçileceği ve tahsilât işlemine son verileceği öngörüldüğünden, davalının kefalet senedinden kaynaklanan borcunu mecburi hizmet yükümü olarak yerine getirmesi gerektiği, böylece davanın konusu kalmadığı” gerekçesiyle “konusu kalmayan davada hüküm kurulmasına yer olmadığına”; ayrıca, “davalının dava açılmasına sebebiyet verdiği göz önünde tutularak yasa yürürlüğe girmeseydi mahkemece kurulacak hükme göre yargılama giderlerinin paylaştırılması gerektiği” benimsenmek ve özellikle asıl alacak ile takdiren belirlenen cezai şart toplamı esas alınmak suretiyle, kabul ve redde esas olacak miktarlar üzerinden davacı ve davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

Karar her iki taraf vekilince temyiz edilmiş; Özel Daire, metni yukarıda bulunan ilamıyla “sair temyiz itirazlarının yerinde olmadığını” vurguladıktan sonra, hükmü davacı yararına bozmuş, bu bozma nedenine göre de, davalının temyiz itirazları reddedilmiştir.

1- Özel Dairece, davalı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde görülmeyerek reddedildiği, davacının temyiz itirazları bakımından hükmün davacı yararına bozulduğu, anılan bozmaya karşı davalı tarafın karar düzeltme istemi de reddedildiğinden hükmün davalı yönünden kesinleştiği; bu itibarla davalı tarafın direnme kararını temyize hakkı bulunmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin temyiz talebinin reddi gerekir.

2- Davacı vekilinin temyizine gelince;

Davacı Üniversite nezdinde araştırma görevlisiyken, Üniversite adına yüksek lisans ve doktora eğitimi yapmak için 15.10.1993 tarihinden itibaren Almanya'ya gönderilen davalı NC’nin, yurtdışı eğitim ve öğrenimini tamamlaması için gerekli süre uzatımlarının yapıldığı, ancak görevlendirme izni 31.12.2001 tarihinde sona erdiği halde Üniversiteye başvuru yapmayan ve kendisinden haber alınamayan davalının Üniversite ile ilişiğinin kesilmesine karar verildiği ve yapılan masraflar tutarı 86.246,33 Euro asıl alacağın iki katı cezai şartla birlikte 172.492,66 Euro alacağın tahsili istemiyle 01.02.2005 tarihinde görülmekte olan dava açılmıştır.

Yargılama sırasında, yeniden göreve başlama talebi kabul edilmiş olan davalının, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’nın 30.05.2005 tarihli yazısı uyarınca ve zorunlu hizmet yükümlülüğüne istinaden 23.09.2005 tarihinde araştırma görevlisi kadrosuna atandığı; yine, dava sırasında, ancak davalının göreve başladığı tarihten sonra yürürlüğe giren 5535 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsil ve Terkinine İlişkin Kanun’un 53. maddesinde yapılan, anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren süresi içerisinde Yüksek Öğrenim Kurumuna müracaatla atamanın gerçekleşmiş olması halinde mecburi hizmet yükümlülüğünün yerine getirilmiş olacağı ve öğrenim nedeni ile çıkarılmış bulunan borcun ortadan kalkacağı yönündeki düzenleme uyarınca davanın konusuz kaldığı uyuşmazlık dışıdır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HUMK m. 417/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HUMK m. 423/6).