Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

AİHM Kararları Işığında Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı

Right to Respect for Private and Family Life in the Light of
 ECTHR’s Decisions

Gizem DURSUN

Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı, AİHS m. 8’de düzenlenmiştir. Düzenleme aracılığıyla kişilere çok geniş kapsamda bir koruma alanı sağlanmıştır. Zira düzenlemenin sağladığı korumanın sınırları net bir biçimde belirlenmiş değildir. AİHM önüne gelen olaylar bakımından değerlendirme yapmakta ve dolayısıyla da incelediği davalar aracılığıyla düzenlemenin kapsamını genişletmektedir. Özel yaşam, cinsel yaşam, kişinin cinsel faaliyetleri, isim hakkı, üreme hakkı, kürtaj hakkı, ötenazi, aile yaşamına saygı hakkı, konut dokunulmazlığı, haberleşme özgürlüğü m. 8 kapsamında olup bu anlamda korunan haklardandır. Çalışmamızda öncelikle düzenleme, kapsamı ve sınırlandırılmasına ilişkin açıklamalarda bulunacak ve sonrasında da AİHM kararlarını değerlendireceğiz.

AİHS m. 8, Özel Hayat Aile Hayatı, Cinsel Kimliği Belirleme Hakkı, Üreme Hakkı, Kürtaj Hakkı, Ötenazi, Kişisel Verilerin Korunması Hakkı.

Right to respect for private and family life is regulated in the art. 8 of ECHR. A wide range of protection is provided to the persons through regulation. The limits of the protection which is provided by the art. 8 is not clearly defined. The Court makes different assessments in the terms of each case. Therefore, the scope of the regulation is expanding through cases. Private life, sexual privacy, right to name, right to reproduction, right to abortion, euthanasia, right to respect for family life, respect for the home, correspondence and protection of personal data are protected in the scope of article 8. In this study, the scope of the article 8, limitations of the protection will be explained and then ECtHR’s decisions will be evaluated.

ECHR art. 8, Private Life, Family Life, Right to Sexual Identification, Euthanasia, Right to Protection of Personal Data.

Giriş

Çalışmamızda AİHS m. 8’de ve Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı m. 7’de düzenlenmiş ve koruma altına alınmış olan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı incelenecektir. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı m. 7’de “Herkes, özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.” biçiminde, AİHS m. 8’de ise “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” şeklinde ifade etmiş olduğumuz haklar düzenlenmiş ve koruma altına alınmıştır.

Düzenlemelerden de görüleceği üzere esasında hak kapsamında dört farklı alan koruma altına alınmış durumdadır; özel hayat, aile hayatı, konut dokunulmazlığı ve haberleşme özgürlüğü. Esasında hakkın koruma alanı günden güne genişlemekte ve özellikle AİHM içtihatlarıyla daha belirgin hale gelmektedir. Mahkeme özellikle kavramlara ilişkin net tanımlamalar yapmaktan kaçınmaktadır. Zira günün değişen koşulları ile birlikte koruma altına alınması ve değerlendirilmesi gereken hususlar değişim göstermekte ve her gün gelişmektedir.

Biz de çalışmamızda dört alt başlık halinde bu koruma alanlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunmaya ve AİHM içtihatları ışığında düzenlemenin koruma altına aldığı durum ve hususları incelemeye çalışacağız.

I. Kavram ve Kapsam

İnsanlar, geçmişten günümüze topluluk halinde yaşamaktadır. Bu anlamda da hem herkesle paylaştıkları bir toplumsal yaşama, hem de toplumdan bağımsız ve yalnız kendilerine ait olan özel bir hayata sahip olmuşlardır1 . İnsan her ne kadar içgüdüsel olarak toplum içerisinde yaşayan ve göz önünde olan bir varlık ise de kendine ait, herkesten gizleyebildiği, özel ve gizli bir yaşam sürdürebilmesi de en tabii hakkıdır2 .

Özel hayat, kişinin başkaları ile paylaşmadığı, herkesin gözü önünde olmayan ve kamu açık olmayan yaşamını ifade etmektedir3 . Aile yaşamı ise, anne, baba ve çocuklar ile bunların yakın akrabaları ile ilişkilerini kapsayan yaşamlarıdır. Burada akrabalık ilişkilerinin ne şekilde kurulduğu önem taşımamakta olup, önem arz eden husus kişiler arasında “aile” bağının mevcut olup olmadığıdır4 .

AİHS m. 8’in esasında bireyi bir diğer ifadeyle ise gerçek kişileri kamu otoritesine karşı korumayı sağlamak amacıyla düzenlendiği ifade edilmektedir. Ancak tüzel kişilerin de hak kapsamında korunmakta olup olmadığı da gerek doktrinde ve gerekse Mahkeme içtihatlarında tartışılmaktadır. Konuya ilişkin olarak AİHM önüne taşınan Church of Scientology of Paris başvurusunda Mahkemece değerlendirmede bulunulmuştur. Başvuru üzerine yapılan incelemede m. 8’in bireysel nitelikli bir düzenleme olduğu ve sağlanan korumanın felsefi temellerinde de özne olarak bireyin işaret edildiği belirtilmiştir. Genel itibariyle Mahkeme içtihatları da “gerçek kişi”ler hakkında oluşmaktadır. Dolayısıyla tüzel kişilerin m. 8 aracılığıyla sağlanan koruma dışında bırakıldığı ifade edilebilecektir5 .

Özel ve aile yaşamına saygı hakkı birbiriyle yakın ilişki içerisinde dört temel hakka ilişkin koruma sağlamaktadır6 . Hak, birçok uluslararası sözleşme ile de güvence altına alınmıştır. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı m. 7’de “Herkes, özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.” biçiminde, AİHS m. 8’de ise “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” biçiminde yer alan düzenlemeler ile özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkı düzenlenmiştir. Yine AİHS m. 8/2’de de hakkın hangi hallerde sınırlandırılabileceği “Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.” şeklinde açık biçimde ifade edilmiştir.

Anayasanın özel hayatın gizliliği ve korunması başlıklı kısmında düzenlenen 20 vd. maddelerinde özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, yerleşme ve seyahat hürriyeti koruma altına alınmış, uluslararası sözleşmelerde sağlanan koruma alanına ilişkin paralel koruma ülkemiz bakımından da anayasal düzeyde sağlanmıştır. Ayrıca Anayasa m. 17/1 de “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” ifadeleriyle AİHS m. 8 ile paralel bir koruma sağlayan, bireyin kendisini geliştirme hakkını ve fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkını koruma altına alan bir düzenlemedir7 .

Özel ve aile yaşamına saygı hakkı bakımından devletin yükümlülükleri salt kişilerin bu hakkına müdahalede bulunmama şeklinde ortaya çıkan negatif yükümlülükle sınırlı olmayıp, kişilerin hakkını güvence altına almaya yönelik pozitif yükümlülüğünü de kapsamına almaktadır8 . Negatif yükümlülük gereğince devletin kişilerin haklarına müdahale etmemesi gerekirken, pozitif yükümlülük anlamında ise kişilerin hakkına yönelik müdahaleleri önleyici nitelikte önlemler alınması ve müdahale gerçekleştirilmesi halinde ilgili kişilerin cezalandırılmasını gerekmektedir9 . Pozitif yükümlülük kapsamında mevzuatımızda yer alan en temel düzenleme olarak TCK m. 132 vd.’da “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenen suçlar ifade edilebilecektir10 . Yine konut dokunulmazlığı ve haberleşme özgürlüğü bakımından da 5271 sy. CMK’da koruma tedbirlerine ilişkin olarak yer alan düzenlemeler de korumanın ve yasallığın sağlanması bakımından yükümlülük dâhilinde önemlidir11 .

AİHS m. 8/1’de hakkın özü düzenlenirken, m. 8/2’de ise hangi hallerde sınırlandırılmasının mümkün olacağı ifade edilmiştir. O halde m. 8-11’de düzenlenmiş bulunan haklar yalnız sözleşmede öngörülen hallerde müdahaleye maruz bırakılabilecektir. Bu hallerin ise dar yorumlanması ve bu suretle hakkın sınırlandırılması, ihallerin önlenmesi bakımından önem arz etmektedir12 . Bu anlamda özel ve aile yaşamına saygı hakkının sınırlandırılması, “demokratik bir toplumda gerekli olma”, “kanunda öngörülmüş olma” ve “kanuna uygun olarak gerçekleştirilmiş olma” koşullarının bulunması halinde mümkün olacaktır13 .

AİHM ise 8. maddeye yönelik bir müdahalenin olması durumunda üç aşamalı bir değerlendirme yapmaktadır14 :

1. Gerçekleştirilen müdahale kanunla öngörülmüş müdür?