Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Eser Sözleşmesinin Yüklenicinin Ölümü veya Eseri Tamamlama Yeteneğini Kaybetmesi Sebebiyle Sona Ermesi(*)

The Termination of Independent Contractor Agreements 
Due to the Death of Independent Contractor or His Loss of
 Ability to Perform Agreement Related Tasks

Osman Umut KARACA

Eser sözleşmesinin, sözleşme olmasından kaynaklı genel sona erme nedenleri mevcutken, sözleşmenin kendine özgü nitelikleri gereği bazı özel sona erme nedenleri de bulunmaktadır. Söz konusu sona erme nedenlerinden biri de eser sözleşmesinde yüklenicinin ölümü veya esere ilişkin yeteneğini kaybetmesidir. 22.04.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda (eBK) var olan söz konusu sona erme nedeni, 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) da, dilin güncel Türkçeye uyumlu hale getirilmesi ve terminoloji hatalarının giderilmesine ilişkin değişiklikler dışında esasa ilişkin herhangi bir değişiklik olmaksızın varlığını devam ettirmiştir. Çalışmamızda eser sözleşmesinin yüklenicinin ölümü ya da eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesinin koşulları ve sonuçları, çeşitli ihtimaller göz önünde bulundurularak incelenmiş; inceleme konumuzla ilişkilendirilebilir noktaları bakımından yeri geldikçe genel olarak eser sözleşmesine ve eser sözleşmesinin sona erme nedenlerine de değinilmiştir. Çalışmamız esas olarak; doktrindeki görüşler, yargı kararları, borçlar hukukunun genel kuralları çerçevesinde; eser sözleşmesinin yüklenicinin ölümü veya eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi sebebiyle sona ermesine ilişkin ortaya çıkması muhtemel sorunların tespiti ile bu sorunların çözümüne yönelik önerileri içermektedir.

Eser, Eser Sözleşmesi, Borçlar Hukuku, Sözleşmeler Hukuku, Eser Sözleşmesinin Sona Ermesi, Yüklenici, Müteahhit.

The discharge of an independent contractor agreement may occur under general reasons for discharge due to its nature as an agreement, as well as some specific reasons for discharge, because of its distinctive characteristics. One of the abovementioned reasons is the death of independent contractor or his loss of ability to perform the tasks relating to the agreement. Such reason for termination was enumerated under the Code of Obligations Law No. 818 of April 22, 1926 (eBK), which was repealed by the Turkish Code of Obligations Law No. 6098 of January 11, 2011 (TBK) and continues to exist therein without any substantial amendments and only with changes relevant to the modernization of language and removal of terminological errors. This paper will analyze under various circumstances, the results and conditions of independent contractor’s death or his loss of ability to perform the tasks relating to the agreement, and their pertinent points regarding independent contractor agreements in general and the grounds for discharge of independent contractor agreements are addressed. The main focus of this paper is to identify possible issues to emerge upon the death of independent contractor or his loss of ability to perform tasks relating to the agreement, and suggestions for their resolution within the framework of the views in doctrine, court decisions and the general rules of law of obligations.

Work, Independent Contractor Agreement, Contractor Agreement, Law of Obligations, Law of Contracts, Termination of Independent Contractor Agreement, Discharge of Independent Contractor Agreement, Independent Contractor, Contractor.

I. Giriş

Borçlar hukuku içerisinde yer alan ve önemli sözleşme türlerinden biri olan eser sözleşmesi; uygulamada karşılaşılma sıklığı ve çok sayıda uyuşmazlığa konu olması bakımından hem norm koyucular tarafından önemsenerek hakkında çeşitli düzenlemeler yapılan hem de doktrin ve yargılama makamının üzerinde sıklıkla durduğu bir konudur. Eser sözleşmesinin çok sayıda uygulamaya konu olmasının yanında, taahhüt işlerinin giderek karmaşık bir hal alması, anılan sözleşmenin bir başka sözleşme ile birlikte kullanılması ya da eser sözleşmesinin unsurlarının bir başka sözleşmenin unsuru ile karıştırılarak uygulanması, söz konusu sözleşme türünün önemini daha da artırmaktadır.

Türk Borçlar Hukuku sisteminin temelini oluşturan, eBK; gerek sosyal yaşamdaki gerekse teknoloji ve hukuk alanındaki gelişmeler sebebi ile ihtiyaca cevap veremeyecek hale gelmiştir. Bunun üzerine yeni bir kanun hazırlama süreci başlamış, 4 Şubat 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan TBK, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. TBK’nın “Özel Borç İlişkileri” başlığını taşıyan İkinci Kısmı; m. 470 - 486 hükümleri arasında “Eser Sözleşmesi”ni, m. 486 hükmü ile münhasıran “eser sözleşmesinin yüklenicinin ölümü veya eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi nedeniyle sona ermesi”ni düzenler. Anılan hükümler, Türk hukukunda eser sözleşmesine ilişkin en temel normatif kaynağı oluşturur.

Tarafları işsahibi ve yüklenici olarak adlandırılan, iki tarafa borç yükleyen, ani edimli, kural olarak geçerliliği herhangi bir şekil şartına bağlı olmayan eser sözleşmesi, TBK m. 470 hükmünde “yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanır. Çalışmamızın konusunu oluşturan, eser sözleşmesinin yüklenicinin ölümü veya eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi nedeniyle sona ermesi yanında; yaklaşık bedelin aşılması, eserin beklenmedik bir olay sonucu yok olması, işsahibinin tazminat karşılığı sözleşmeyi feshetmesi ve eserin tamamlanmasının işsahibi ile ilgili beklenmedik bir olay dolayısıyla imkânsızlaşması da eser sözleşmesini sona erdiren diğer nedenlerdir.

Çalışmamızda; eser sözleşmesinin yüklenicinin ölümü veya eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi nedeniyle sona ermesi konusu, öğreti ve yargı kararları bağlamında ortaya konulmuş temel ilkeler ile pozitif hukuki dayanağı bakımından TBK hükümleri başta olmak üzere ilgili mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesiyle etraflıca ele alınmıştır. Çalışmamız eser sözleşmesinin sınırlı bir bölümüne ilişkin olduğu için, genel anlamda eser sözleşmesi ayrı bir bölüm altında ele alınmamıştır. Bununla birlikte eser sözleşmesinin yüklenicinin ölümü veya eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi sebebiyle sona ermesi konusu incelenirken, gerekli olduğu hallerde eser sözleşmesinin özelliklerine ve eser sözleşmesinin diğer sona erme nedenlerine de sınırlı olarak değinilmiştir. Çalışmamızda mümkün olduğunca pozitif hukuk normlarının somut vakıalara uygulanması üzerinden örnekler verilerek teorik bilginin pratiğe aktarılması sağlanmıştır.

II. Eser Sözleşmesinin Yüklenicinin Ölümü veya Eseri Tamamlama Yeteneğini Kaybetmesi Sebebiyle Sona Ermesi

TBK’nın eser sözleşmesini düzenleyen İkinci Kısım Yedinci Bölümü’nde yer alan sona erme nedenlerinden sonuncusu, m. 486 hükmü ile düzenlenen ve çalışmamızın temelini oluşturan “yüklenicinin ölümü veya eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi” hâlidir. Anılan hükme göre; “Yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olan sözleşme, onun ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi durumunda kendiliğinden sona erer. Bu durumda işsahibi, eserin tamamlanan kısmından yararlanabilecek ise, onu kabul etmek ve karşılığını vermekle yükümlüdür.”

TBK m. 486 hükmü, eserin meydana getirilmesinin yüklenicinin (borçlunun) kişiliğinden kaynaklanan sebeplerle sonraki objektif imkânsızlığını düzenlemektedir. Eser sözleşmesinin yüklenicinin ölümü veya eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi sebebiyle sona ermesi hali, esasında tam ifa imkânsızlığını düzenleyen TBK m. 136 hükmünün, kısmi ifa imkânsızlığını düzenleyen TBK m. 137 hükmünün ve borçların ifa edilmemesi halinde sorumluluğun kusur esasına dayandığına ilişkin1 TBK m. 112 hükmünde düzenlenen borcun ifa edilmeme halinin özel bir görünüm (lex specialis) şeklidir.2 Gerçekten yüklenicinin ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi hali, yüklenicinin kusuru olmaksızın eser sözleşmesi kurulduktan sonra ortaya çıkan bir imkânsızlık halidir. Kanun koyucu; borçlunun kusuru olmaksızın gerçekleşen ifa imkânsızlığının eser sözleşmesindeki görünüm şekline özel bir önem atfederek ayrıca hüküm altına almayı tercih etmiştir. Bununla birlikte TBK m. 136/1 hükmünde borcun ifasının, borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşması halinde borcun sona ereceği düzenlenmişken, TBK m. 486 hükmünde yüklenicinin ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi halinde sözleşmenin kendiliğinden sona ereceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin sona ermesi, borcun sona ermesinden daha kapsamlı bir hukuki sonuçtur. Yargıtay vermiş olduğu bir kararda3 söz konusu tespitimize işaret etmiştir. Anılan kararda, “21.03.1995 günlü sözleşme, hukuken geçerli bir adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olmakla, davalıların savunmasının ve hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmenin tersine, davalıların murisinin ölmesi, sadece eser sözleşmesi bakımından sonuç doğuracak nitelikteki BK’nun 371. maddesi anlamında, sözleşmenin kendiliğinden sona ermesine neden olacak bir olgu olarak kabul edilemez.” ifadeleri ile TBK m. 486 hükmünün (eBK m. 371) yalnız eser sözleşmelerinde uygulanabilir nitelikte olduğuna işaret etmiştir. Belirtmek gerekir ki anılan hükmün, niteliğine uygun düştüğü ölçüde, eser sözleşmesine ilişkin unsurların içerisinde yer aldığı karma nitelikteki sözleşmelere uygulanmasına da bir engel bulunmamaktadır.

TBK m. 486 hükmünün uygulanabilmesinin ilk şartı; eser sözleşmesinin yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olması; yüklenicinin eseri bizzat veya yönetiminde meydana getirmeyi borçlanmış olmasıdır.4 TBK m. 486 hükmünün zıt anlamından yapılacak bir çıkarımla, eser, üçüncü bir kişi tarafından meydana getirilebilecek nitelikteyse yüklenicinin ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi durumunda eser sözleşmesi, TBK m. 486 hükmüne göre sona ermez.5 Yargıtay vermiş olduğu kararlarda isabetli olarak,6 sözleşmenin yüklenicinin kişisel özellikleri dikkate alınarak yapılıp yapılmadığı hususunu, eser sözleşmesinin TBK m. 486 hükmüne göre sona ermesine ilişkin yaptığı incelemelerde bir ön koşul olarak ele almıştır.

Kanun koyucunun; eserin sadece yüklenici tarafından meydana getirilebilmesine mi yoksa eser başka yükleniciler tarafından yerine getirilebilir nitelikte olmakla birlikte, yüklenicinin yeteneklerine değer verilmesine mi sonuç bağladığı belirsizdir. Örneğin; kendine özgü tekniğe sahip, ünlü bir heykeltıraş tarafından yapılan heykelin, başka biri tarafından yapılması imkânsızdır ve söz konusu heykeltıraşa heykel yaptırılmasına ilişkin eser sözleşmesinde, TBK m.486 hükmünün uygulanacağı tartışmasızdır. Buna karşın, alelade bir mimari yapının herhangi bir yüklenici tarafından yapılması mümkünken, sözleşmenin tarafı olan yüklenicinin işini zamanında bitirmesi, dürüst olması, kaliteli malzeme kullanması ticari itibarı gibi başka yüklenicilerde de bulunabilecek özellikleri dikkate alınarak sözleşme yapılması halinde TBK m. 486 hükmü uygulanabilecek midir? Kanaatimizce hükmün lafzından uygulanabileceği sonucuna varmak mümkündür. Zira hükümde yüklenicinin esere ilişkin kişisel özelliklerinden değil, genel olarak kişisel özelliklerden söz edilmektedir. Ancak Yargıtay vermiş olduğu kararlarda konuya ilişkin olarak “müteahhidin şahsi meziyet ve mahareti”,7 “özel yetenek, üstün beceri”,8 gibi ölçütler belirleyerek yüklenicinin esere ilişkin özelliklerinin dikkate alınması halinde TBK m. 486 hükmünün uygulanabileceğine işaret etmiştir. Hâkim görüş de TBK m. 486 hükmünün şahsa sıkı sıkıya bağlı bir edim söz konusu olduğunda uygulanabileceği yönündedir.9 Kanaatimizce, Yargıtay’ın ölçütleri ile doktrindeki hâkim görüş, hükmün lafzına uygun olmamakla birlikte amacına uygundur.

Yargıtay, uygulama alanının yaygınlığı ve karşılaşılma sıklığı bakımında önem arz eden, bir inşaatın yapımına ilişkin eser sözleşmeleri bakımından birçok kararında TBK m. 486 hükmünü değerlendirmiştir. Yargıtay vermiş olduğu ve süreklilik arz eden kararlarında10 inşaat yapma işinin özel bir yetenek gerektiren işlerden olmadığı gerekçesiyle bir inşaatın yapılmasına ilişkin eser sözleşmelerinde TBK m. 486 hükmünün uygulanamayacağına işaret etmiştir. Kanaatimizce Yargıtay’ın yerleşik uygulaması inşaat yapımına ilişkin her eser sözleşmesinde uygulanabilir nitelikte değildir. Zira öyle inşaatlar vardır ki başlı başına mimarının ve müteahhidinin hususiyetini taşımakta ve güzel sanat eseri olarak nitelendirilmektedir. Bu nitelikteki inşaatların yapımına ilişkin eser sözleşmelerinde yüklenicinin kişisel özelliklerinin göz önünde bulundurulmadığı ve TBK m. 486 hükmünün uygulanamayacağı söylenemez.