Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Memur Hukukunda Engelli Hakları

Disability Rights in the Context of Turkish Civil Servant Law

Lale Burcu ÖNÜT

Türk memur hukukunda engelli haklarının güçlendirilmesine yönelik düzenlemeler, özellikle engelli memur istihdamına, pozitif ayrımcılık çerçevesinde engelli memurlara ve aile fertleri engelli olan memurlara tanınan haklara ilişkindir. Kamu kurum ve kuruluşlarının, Devlet Memurları Kanunu m. 53 uyarınca yüzde üç oranında engelli çalıştırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Kurumların engellilerin çalışma şartlarına göre düzenlenmesi gerekir. Kendisi veya aile üyesi engelli olan memurlar diğer memurların sahip olduğu haklar dışında, engel durumlarına özgü haklara da sahiptirler. Kendisi veya aile üyesi engelli memurlara tanınan haklar özellikle çalışma süresi, mazeret izni, yer değiştirme suretiyle atama, kurumlar arası nakil, erken emeklilik ve malulen emeklilik ile ilgilidir. Çalışmamızda, engelli memur istihdamına ilişkin düzenlemeler ile engelli memurlara ve aile fertleri engelli olan memurlara tanınan hakların gelişimi, Danıştay’ın konuya ilişkin kararları ışığında değerlendirilmektedir.

Engelli Hakları, Memur, Pozitif Ayrımcılık, Mazeret İzni, Yer Değiştirme Suretiyle Atama.

Regulations related to strengthen the rights of disabled in Turkish civil servant law are notably relevant to the employment of disabled civil servant, to the rights granted in the context of positive discrimination to disabled civil servants and to civil servants whose family members are disabled. According to the Law on Civil Servants, public institutions and bodies are obliged to employ three percent of staff with disabilities. Institutions should be organized according to the working conditions of persons with disabilities. Disabled civil servants and civil servants whose members of the family are disabled have specific rights depending on the disability other than those that other civil servants have. Rights granted to disabled civil servants and to civil servants whose members of the family are disabled are relating notably to the working time, compassionate leave, assignment by displacement due to disability, inter-institutional transfer, early retirement and disability pension. In our study, the development of legislations related to the employment of disabled civil servants, the functionality of rights granted to disabled civil servants and to civil servants whose members of the family are disabled are evaluated in the context of Council of State’s decisions.

Disability Rights, Civil Servant, Positive Discrimination, Compassionate Leave, Assignment by Displacement.

GİRİŞ

Türkiye, engellilerin bağımsızlık, sosyal bütünleşme ve toplumsal yaşama katılım hakkını içeren Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nı1 6 Ekim 2004’te imzalamış ve Şart Türkiye açısından 1 Ağustos 2007’de yürürlüğe girmiştir2 . Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme3 ise, 30 Mart 2007’de imzalanmış ve sözleşme Türkiye açısından 28 Ekim 2009’da yürürlüğe girmiştir4 . Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de (AİHM) kararlarında, engellilerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde (AİHS) yer alan haklardan etkili şekilde yararlanmaları için pozitif yükümlülük kapsamında Devletlerin çeşitli tedbirleri hayata geçirmeleri gerektiğini belirtmektedir5 . Türkiye, engelli haklarına ilişkin uluslararası yükümlülüklerine koşut olarak iç hukukta engellilerin toplumsal yaşama katılımının güçlendirilmesine yönelik düzenlemeler gerçekleştirmiştir.

2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 3. maddesinin c bendinde yer alan tanıma göre engelli; “Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen bireyi” ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile Engelliler Hakkında Kanun’un uygulanması bakımından; fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerindeki kayıp nedeniyle topluma diğer bireyler ile eşit koşullarda tam ve etkin katılımı kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey engellidir. Engellilerin topluma katılımın güçlendirilmesi amacıyla mevzuatımızda engelliler lehine pozitif ayrımcılık içeren düzenlemelere yer verilmiştir. Nitekim 2010 Anayasa referandumu sonrasında Anayasamızın eşitlik ilkesine ilişkin 10. maddesinde, engellilere yönelik tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağı ifade edilmiştir. Söz konusu düzenleme ile “nispî eşitlik6 anlayışı kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi de, Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi çerçevesinde yaptığı değerlendirmelerinde aynı hukuksal durumların aynı, farklı hukuksal durumların farklı kurallara tabi tutulmasının eşitlik ilkesine aykırı olmadığını belirtmektedir7 . Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesi de “nispî eşitlik” anlayışını kabul etmektedir. Anayasamızda engellilere yönelik başka düzenlemeler de bulunmaktadır. Örneğin Anayasamızın 42. maddesinde, “…Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır…”, hükmü yer almaktadır. Anayasamızın 50. maddesinde ise, “…bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar…” hükmü yer alır. Söz konusu düzenlemeler uyarınca, engellilerin korunması Devletin görevidir8 .

Memurların niteliklerine, atanmalarına, görev ve yetkileri ile hak ve yükümlülüklerine, aylık ve ödeneklerine ilişkin düzenlemeleri içeren Devlet Memurları Kanununda (DMK) ve Kanunun uygulanmasını sağlamak üzere çıkarılmış yönetmeliklerde engellilerin korunmasına yönelik düzenlemelere yer verilmiştir9 . Ayrıca toplu sözleşmelerde engelli memurlara tanınacak mali ve sosyal haklara yer verilmektedir. Örneğin, “Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşme”nin10 43. maddesi engelli çocuk aile yardımına ilişkindir11 . Sözleşmenin 50. maddesi ise engelli kamu görevlilerine yönelik olan, ancak doğrudan uygulanabilme imkânına sahip olmayan düzenlemelere ilişkindir12 . Çalışmamızda, engelli memur istihdamı (I) ile pozitif ayrımcılık çerçevesinde engelli memurlara (II) ve aile fertleri engelli olan memurlara tanınan hakların (III) gelişimi Danıştay’ın konuya ilişkin kararları ışığında değerlendirilmektedir.

I. ENGELLİ MEMUR İSTİHDAMI

DMK’nın 48. maddesinde, memuriyete alınacaklarda aranan genel ve özel koşullar belirtilmektedir. Genel koşullar arasında sağlık koşuluna da yer verilmiştir13 . DMK m. 48/A-7 uyarınca, “53’üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak”, memuriyete alınacaklarda aranan genel şartlar arasında yer almaktadır. Söz konusu düzenleme uyarınca akıl hastalığının memuriyete engel olabileceği, bununla birlikte akıl hastalığına sahip kişilerin, DMK m. 53 çerçevesinde istihdam edilebilecekleri belirtilebilir. Nitekim, Devlet Personel Başkanlığının internet sitesinde yer alan, istihdam edilen engelli memurların engel gruplarına göre sayısal dağılımlarına ilişkin istatistikler incelendiğinde, 2017 Eylül ayı verilerine göre zihinsel engelli toplam 3.154 kişinin, ruhsal ve duygusal engelli toplam 1.251 kişinin bulunduğu tespit edilmektedir14 . Diğer engel gruplarına dâhil kişiler açısından ise, memuriyete atanmada DMK’da yer alan sağlık koşuluna uygunluk bakımından herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Bu çerçevede engelli olmanın, kural olarak Devlet memurluğuna engel olmadığını ve üstelik kurumların DMK m. 53 uyarınca belli bir oranda engelli personel çalıştırma yükümlülüğünün bulunduğunu belirtebiliriz.

DMK m. 53 çerçevesinde istihdam edilecek engelli memurlar bakımından yukarıda belirtilen sağlık koşulundan muafiyet söz konusudur. Sağlık koşulu dışında, DMK’nın 48. maddesinde yer alan diğer koşullar ise tüm engelliler açısından geçerlidir. Nitekim parada sahtecilik suçundan bir yıl üç ay hapis cezası kesinleşerek cezası infaz edilen kişinin, Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) sonucuna göre Kamu Hastaneleri Birliği’ne hizmetli olarak atamasının yapılmamasına ilişkin işlemin iptaline yönelik davada DMK m. 48/A-5 uyarınca işlemin hukuka uygun olduğu kabul edilmiştir15 . Danıştay, taşra teşkilatına Özürlü Memur Seçme Sınavı (ÖMSS) sonucuna göre hizmetli olarak yerleştirilen kişinin daha önce hırsızlık suçundan 5 ay hapis cezasına mahkûm edilmiş olduğu, diğer bir ifade ile memuriyete engel mahkûmiyetinin bulunduğu gerekçesiyle atamasının yapılmamasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davaya ilişkin kararında da, memnu hakların iadesine karar verilmiş olmasının kişinin hukuki durumunda memuriyete atanması bakımından olumlu bir değişiklik yaratmayacağını belirtmiş ve atamanın yapılmamasına ilişkin işlemin hukuka uygun olduğunu kabul etmiştir16 .

Memur olarak atanabilmek için DMK m. 48/B uyarınca kurumların özel kanun ve diğer mevzuatında aranan şartların karşılanması da gerekmektedir. Engelli öğretmen adayları açısından “Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği17 m. 10/3 bu kapsamda yer almaktadır. Söz konusu düzenleme uyarınca, yetkili sağlık kurumlarından18 rapor alınması ve engelli adayların engel durumlarının başvurulan alan itibarıyla öğretmenlik yapmaya uygun olması gerekmektedir. Kanaatimizce bu kriter görevin gerektirdiği nitelik kapsamında değerlendirilebilir ve DMK’da yer alan genel koşullara aykırı değildir19 . Danıştay, sağlık kurulu raporunda yüzde seksen beş görme engelli olduğu belirtilen kişinin rehber öğretmen olarak göreve başlatılmamasına ilişkin işlemin iptalini de kapsayacak şekilde açılan davaya ilişkin kararında öğretmenlik için başvuru ve atama kılavuzunun yönetmeliğe uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini belirtmiştir20 . Danıştay’ın Engellilerin Haklarına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesine atıfta bulunan kararları da bulunmaktadır. Danıştay söz konusu sözleşmeye atıfta bulunduğu 2012 tarihli bir kararında, engellilerin genel olarak öğretmenlik mesleğine özgü bazı özelliklere sahip olmadıkları gerekçesiyle öğretmen olamayacaklarına ilişkin değerlendirmenin engellilere yönelik açık bir ayrımcılık niteliğinde olduğunu belirtmiştir21 .

DMK’nın 53. maddesi, engelli personel çalıştırma yükümlülüğüne ilişkindir22 . Söz konusu düzenleme, korunması gereken bir grubun memuriyete alınmasına yönelik pozitif ayrımcılık içeren bir düzenlemedir23 . Engelli kamu görevlisi çalıştırma yükümlülüğü çerçevesinde yüzde kırk veya üzerinde engel oranına sahip personelin istihdam edilmesi gerekir. Nitekim “Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik24 m. 4 ç’de yönetmeliğin uygulanması bakımından geçerli engelli tanımına yer verilmiştir. Bu kapsamda değerlendirilebilmek için engelin yüzde kırk veya üzerinde bir oranda olması, ilgilinin engel oranını ve çalışabilecek durumda olduğunu sağlık kurulu raporu ile belgelemesi gerekir. Söz konusu rapor, “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik” uyarınca verilir. Verilen rapora itiraz edilebilir. Yönetmeliğin 10. maddesine göre, sağlık kurulu raporuna itiraz üzerine verilen rapor ile ilk rapor aynı yönde ise rapor kesinleşir. Raporların farklı olması durumunda ise, Sağlık Bakanlığınca belirlenen hakem hastanenin kararı kesindir. Kanaatimizce Yönetmelikte öngörülen kesinlik idari anlamdadır. Söz konusu karar kişilerin hukuki durumunda değişikliğe ve hak kaybına neden olabileceğinden, karara karşı iptal davası açılabilir25 .

DMK’nın 53. maddesinde, kurum ve kuruluşların DMK’ya göre çalıştırdıkları personele ilişkin kadrolarda yüzde üç oranında engelli çalıştırmak zorunda olduğu belirtilmiştir. Söz konusu oran DMK’ya göre çalıştırılan personele ilişkindir. İşçiler, DMK’ya tabi olmadıklarından 53. maddede belirtilen yüzde üçlük oran kapsamında değildirler. Bazı kurumlarda engelli memur sayısının öngörülen oranın üzerinde olduğu tespit edilmektedir26 . İstihdam edilen engelli memurların hizmet sınıflarına göre sayısal dağılımları incelendiğinde, genel idare hizmetleri sınıfında engelli memur istihdam oranının 19.681 kişi ile en yüksek seviyede olduğu, mülki idare amirliği hizmetleri sınıfında ise 1 kişi ile en alt seviyede olduğu, emniyet hizmetleri sınıfı ile milli istihbarat hizmetleri sınıfında ise istihdam bulunmadığı tespit edilmektedir27 . DMK m. 53 uyarınca yüzde üç oranında engelli personel çalıştırma yükümlülüğü, bütün hizmet sınıflarında engelli personel çalıştırılması yükümlülüğünü içermemektedir. Söz konusu yükümlülük hizmet sınıflarına ilişkin değil, kurumlara ilişkindir. Kaldı ki, engelli personelin istihdam edileceği birimler, engellilerin engel durumları dikkate alınarak belirlenmelidir (Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik m.10/3). “2018 EKPSS/ Kura ile Engelli Memur Yerleştirme Tercih Kılavuzu”nda da, Emniyet Genel Müdürlüğünde avukat, mühendis, mütercim, psikolog vb. istihdamı öngörülmüş, ancak emniyet hizmetleri sınıfında istihdam öngörülmemiştir28 . Yüzde üç hesaplanırken, ilgili kuruluşun toplam dolu kadro sayısı, yurtdışı teşkilatı hariç olmak üzere dikkate alınır (DMK m. 53/1; Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik m.10/1).

Devlet Personel Başkanlığı, engellilerin Devlet memurluğuna yerleştirilmesinden sorumludur. Engelli personel açığı bulunan kurumlar, her yıl Ekim ayı sonuna kadar bir sonraki yıl için taleplerini Devlet Personel Başkanlığına bildirmek zorundadır (DMK m. 53/3). DMK m. 53/3’de, Devlet Personel Başkanlığının engelli kontenjanlarına yerleştirme yapabileceği veya yaptırabileceği belirtilmiştir. Söz konusu düzenlemeye uygun olarak, yerleştirme ÖSYM tarafından yapılmaktadır. 2014-2018 tercih kılavuzlarında da, kılavuzda yer alan kadrolara yerleştirmenin ÖSYM tarafından merkezi olarak yapılacağı belirtilmiştir29 .

Hizmet gereklerine göre engellilerin atanmasına tahsis edilecek münhal kadroların, kamu kurum ve kuruluşları tarafından; farklı eğitim düzeyleri, hizmet sınıfları, unvanlar itibarıyla ve engelli kamu personeli seçme sınavı sonuçlarına veya kura usulüne göre yerleştirme yapılmasını sağlayacak şekilde hazırlanması gerekir (Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik m.10/2). Kamu kurumları engelli personelin istihdam edileceği birimleri, engellilerin engel durumlarını dikkate alarak belirler. Uygun boş kadro bulunmadığı takdirde, gerekli kadrolar hizmet gereklerine ve genel hükümlere göre diğer boş kadrolarda değişiklik yapılmak suretiyle temin edilir (Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik m.10/3).

DMK m. 53/2 uyarınca, engelli kamu personeli seçme sınavları, ilk defa devlet memuru olarak atanacaklar için yapılan sınavlardan farklı bir zamanda ÖSYM tarafından yapılmaktadır. Engelli kontenjanı açığı olduğu sürece yapılan sınavlar için, engel gruplarına ve eğitim durumlarına göre sınav sorusu hazırlanır. Günümüzde “Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmeliğin” kapsamı ilk atama yoluyla memuriyete alım ile sınırlı değildir30 . Söz konusu yönetmelikten önce yürürlükte bulunan “Özürlülerin Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Yapılacak Merkezi Sınav ve Kura Usulü Hakkında Yönetmelik”te ise yönetmelik kapsamındaki sınavın devlet memurluğuna ilk defa atanacak özürlülere uygulanacağı belirtilmekteydi. İstanbul Defterdarlığında memur olarak görev yaparken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından ilan edilen sınavı kazanmasına rağmen ataması yapılmayan bir engellinin atanmama işlemine ve yönetmeliğe karşı açmış olduğu iptal davası neticesinde verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu söz konusu düzenlemenin engellilerin gördükleri öğrenime uygun mesleklerde çalışma haklarını kısıtladığını belirtmiş ve söz konusu düzenleme ile bu düzenlemeye dayanılarak gerçekleştirilen atamanın yapılmaması işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır31 .

Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavında isteyen adaylar için, engel grubuna göre okuyucu ve/ veya işaretleyici sınav görevlisi görevlendirilir (Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik m. 8/4). Danıştay kararına konu olan bir olayda, yüzde yetmiş engel oranına sahip bir kişi, okuyucu talep etmiş olmasına rağmen soruları kendisi okuyarak cevaplandırmıştır. İlgili kişinin sınav sonucu, sınav kurallarına aykırı hareket edildiği gerekçesiyle ÖSYM tarafından geçersiz sayılmıştır. Söz konusu işleme karşı açılan dava neticesinde, sınav kurallarına uyma yükümlülüğünün tek başına davacıya yüklenemeyeceği belirtilerek iptal kararı verilmiştir32 . En son 24 Nisan 2016’da yapılan EKPSS, Nisan 2018’de de gerçekleştirilecektir. Kanaatimizce EKPSS’na ilişkin işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılacak davalar, İYUK’un 2014’te yürürlüğe giren merkezi ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulü33 başlıklı 20/B maddesi kapsamındadır. Belli bir mesleğe giriş sonrasında ve meslekle ilgili olarak yapılan meslekte yükselme sınavlarından farklı olarak EKPSS’nin, İYUK m. 20/B’deki “merkezi ve ortak sınav” kapsamında olduğu görüşündeyiz. Söz konusu düzenleme uyarınca dava açma süresi on gün olup34 , İYUK’un üst makamlara başvuru başlıklı 11. maddesinin uygulanması mümkün değildir. İdareye başvuru yapılmış olsa bile, söz konusu başvuru işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacaktır35 . Ayrıca yürütmenin durdurulması talebi üzerine verilecek kararlara itiraz da edilemez36 .

Her ne kadar İYUK m. 20/A’nın başlığı, “İvedi yargılama usulü37”, İYUK 20/B’nin başlığı ise, “Merkezi ve ortak sınavlara ilişkin yargılama usulü” ise de, İYUK 20/B’de yer alan düzenlemenin de bir tür ivedi yargılama usulü olarak kabul edilmesi gerekir. İYUK m. 20/B’de, İYUK m. 20/A’ya göre biraz daha hızlandırılmış bir ivedi yargılama usulü öngörülmektedir38 . İYUK m. 20/B’de, Milli Eğitim Bakanlığı ile ÖSYM tarafından yapılan merkezi ve ortak sınavlar, bu sınavlara ilişkin iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalarda geçerli yargılama usulü düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemede yer alan “merkezi ve ortak sınavlar” teriminin hangi sınavları kapsadığı konusunda tereddüde düşülebilir. Çağlayan, söz konusu terimin toplumdaki geniş kesimleri ilgilendiren sınavlar olarak anlaşılması gerektiğini, ÖSYM tarafından yapılan kaymakamlık, hakimlik- savcılık sınavı gibi genele yönelik merkezi sınavların bu kapsamda yer aldığını belirtmektedir39 . Danıştay 16. dairesi ise 2015 tarihli kararında; hakim adaylığı yazılı ve sözlü sınavı, kaymakam adaylığı yazılı sınavı, komiser yardımcılığı sınavı, milli eğitim bakanlığı şube müdürlüğü yazılı ve sözlü sınavı, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları gibi sınavların söz konusu düzenlemenin kapsamında yer almadığını, bununla birlikte KPSS, ALES, YDS, YGS, LYS, TEOG ve benzeri sınavlar açısından İYUK m. 20/B’de düzenlenen yargılama usulünün uygulanması gerektiğini belirtmiştir40 . Söz konusu karar sonrasında konuyu temyizen inceleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise, adli yargı ve idari yargı hakim adaylığı yazılı sınavı açısından yaptığı değerlendirmede; söz konusu sınavlara kadroya atanabilmek için öngörülen şartları taşıyan herkesin katılabileceğini dikkate alarak, sınavın başvuranlar açısından dar kapsamlı bir sınav olduğunun kabul edilemeyeceğini ve söz konusu sınavın merkezi ve ortak sınav niteliğinde olduğunu belirtmiştir41 .

Kanaatimizce engelli bir kişinin merkezi ve ortak sınav niteliğinde olan Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) girerek başarılı olması durumunda, sınav sonucuna göre yerleştirildiği kadroya atamasının yapılabilmesi de kural olarak mümkündür. Ancak bu durum engelli personel çalıştırma yükümlülüğünün yerine getirilmesi olarak değerlendirilemez. Engelli personel çalıştırma yükümlülüğü kapsamında “Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik” uyarınca istihdam edilecek personelin yüzde kırk veya üzerinde engelli olması ve engel oranı ile çalışabilecek durumda olduğunu sağlık kurulu raporu ile belgelemesi gerekir. Kişinin engeli nedeniyle yapamayacağı bir işe ilişkin olarak KPSS sınavını kazanması durumunda, atamasının yapılmamasının ise hukuka uygun olacağı belirtilebilir42 . Görevini devamlı yapmasına engel akıl hastalığına sahip bir kişinin KPSS sonucuna göre atamasının yapılmaması bu çerçevede değerlendirilebilir. Danıştay da, sağlık kurulu raporunda yüzde yetmiş beş oranında iş gücü kaybı olduğu ve engelli olarak işe girebileceği belirtilen, KPSS sonucunda yerleştirildiği kadroya ataması yapılmayan kişinin açmış olduğu davaya ilişkin 2006 tarihli bir kararında, atamanın yapılmamasında hukuka aykırılık olmadığı sonucuna varmıştır43 . Danıştay’ın söz konusu kararı, DMK m. 48/A-7’de yer alan sağlık koşuluna ilişkin değişiklik öncesinde verilen bir karardır. Kanaatimizce söz konusu değişiklik dikkate alındığında yalnızca akıl hastalığı bakımından bir sınırlandırma söz konusu olabilir.

Memuriyete giriş için gerekli koşulların karşılanmadığının sonradan anlaşılması veya bu koşulların atama sonrasında kaybedilmesi durumunda da koşullarda eksiklik nedeniyle göreve son verilebilecektir44 . Örneğin bir kişinin ataması sonrasında memuriyete engel bir suçtan mahkûmiyetinin bulunduğu anlaşılırsa koşullarda eksiklik nedeniyle görevine DMK m. 98/b uyarınca son verilmesi gerekir. Bu çerçevede değerlendirme yapılırken suçun memuriyete engel bir suç olup olmadığı değerlendirilmelidir. Danıştay’ın 2011 tarihli kararında, “sırf askeri suçların” bu kapsamda yer almadığı kabul edilmiştir. Karara konu olayda, engelli kontenjanında sağlık memuru olarak çalışan bir kişinin görevine, askerlik hizmetini yaparken firar suçu işlediği gerekçesiyle kesinleşen mahkûmiyeti bulunduğunun öğrenilmesi üzerine, son verilmiştir. Danıştay kararında, firar suçunun sırf askeri suç kapsamında bulunduğunu belirtmiş ve göreve son verme işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır45 .