Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na
 Göre Patent Hakkına Tecavüz Edilmesi
 Durumunda İtibar Kaybı Tazminatı 
(SMK md.150/2)

Obligation of Compensation and Especially Compensation for
 Reputation Loss in Case of Patent Infringement According to the 
Industrial Property Act No.6769 (IPA Art.150/2)

Vehbi Umut ERKAN

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) 22.12.2016 tarihinde kabul edilerek, 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir.(****) Patent hakkı SMK’nın 82 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu 141. maddede patent hakkına tecavüz oluşturan fiillerin neler olduğu belirtilmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu md.150’de ise “Ortak Hükümler” başlığı altında patent hakkına tecavüz edilmesi neticesinde tecavüzde bulunan kişinin ödemekle yükümlü olduğu tazminatlar hüküm altına alınmıştır. Söz konusu tazminatlar maddi ve manevi tazminat ile itibar kaybı tazminatı olup, itibar kaybı tazminatı SMK md.150/2’de ayrıca düzenlenmiştir. İtibar kaybı tazminatı, maddi ve manevi tazminattan farklı, sınai mülkiyet hukukuna özgü bir tazminat türüdür.

Patent Hakkı, Maddi Tazminat, Manevi Tazminat, İtibar Kaybı Tazminatı.

The Industrial Property Act (IPA) no.6769 was adopted on 22.12.2016 and entered into force on 10.01.2017. Patent right is regulated in 82 and the following articles of IPA. In article 141 of IPA acts constituting patent infringement are mentioned. In the article 150 of IPA the compensations which can be claimed as a result of patent infringement are stated under the “Common Provisions” section. These compensations are pecuniary damages, non-pecuniary damages and compensation for reputation loss. Compensation for reputation loss is further regulated in article 150/2 of IPA. Compensation for reputation loss has differed from pecuniary and non-pecuniary damages and is peculiar to industrial property law.

Patent Right, Pecuniary and Non-Pecuniary Damages, Compensation for Reputation Loss.

Giriş

Sınai Mülkiyet Kanunu m.150/1 uyarınca patent hakkına tecavüz edilmesi halinde, tecavüzü gerçekleştiren kişiler patent hakkı sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Buradaki tazminattan kasıt maddi ve manevi tazminattır. Maddi tazminatın kapsamını, SMK m.151/1 uyarınca fiili zarar ve yoksun kalınan kazanç oluşturmaktadır. Ancak SMK m.150/2’de, bu iki tazminat türü dışında itibar tazminatı şeklinde ayrı bir tazminat türüne daha yer verilmiştir. Nitekim SMK m.150/2’de, patent hakkına tecavüz edilmesi durumunda, patent hakkına konu buluşun tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda patente konu buluşun itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebileceği ifade edilmektedir. İtibar kaybı tazminatı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda yer almayan, sınai mülkiyet alanına özgü bir tazminattır.

İtibar kaybı tazminatı, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin ilkelerin arandığı bir tazminat türüdür. Ancak haksız fiil sorumluluğundan farklı olarak burada zarar unsuru ve zarara sebebiyet veren fiiller özellik göstermektedir. Nitekim aşağıda da belirtildiği üzere, maddi ve manevi zararın haricinde itibar kaybı tazminatından söz edilebilmesi için patente konu buluşun itibarının, hakka tecavüz nedeniyle ve Kanunun öngördüğü fiiller neticesinde zarar görmesi gerekmektedir.

Bu itibarla çalışma konumuzu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu çerçevesinde patent hakkına tecavüz edilmesi halinde itibar kaybı tazminatı oluşturmaktadır. Bu kapsamda patent hakkına ilişkin olarak itibar kaybı tazminatının hukuki niteliği, maddi ve manevi tazminatlarla ilişkisi, şartları, sonuçları ve hesaplanması konuları incelenmiştir. Söz konusu inceleme yapılırken doktrindeki görüşler ortaya konularak, özellikle Yüksek Mahkeme uygulamalarından da faydalanılmıştır.

I. Genel Olarak Patent Hakkına Tecavüz Edilmesi Durumunda Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri

Sınai Mülkiyet Kanunu m.149/1-ç’de ve m.150’de patent hakkına tecavüz halinde, tecavüzde bulunanın, patent hakkına konu buluş sahibine maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmektedir.

Söz konusu tazminat talepleri hukuki niteliği itibarıyla, haksız fiilden doğan tazminat talebi niteliğindedir1 . Bu nedenle, haksız fiil sorumluluğu ilkelerine uygun olarak aranan koşulların burada da gerçekleşmesi gerekmektedir. Böylelikle, patent hakkına tecavüz halinde maddi ve manevi zararın talep edilebilmesi için hukuka aykırı fiilin, zararın, kusurun ve illiyet bağının varlığı şarttır.

Buna göre öncelikle patent hakkı sahibinin tazminat talep edebilmesi için, patent hakkına yönelik hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. Hangi hallerde fiilin hukuka aykırı olduğu, bir başka söyleyişle, hangi fiillerin patent hakkına tecavüz oluşturduğu SMK m.141’de sayılmaktadır. Bu itibarla, patent hakkı sahibinin tazminat talebinin söz konusu olması için, SMK m.141’de belirtilen patent hakkına tecavüz sayılan fiillerin gerçekleşmesi şarttır. Bu fiillerin nelerden ibaret olduğu, ileride itibar kaybı tazminatı incelenirken ele alınacaktır. Ancak katıldığımız fikre göre2 , kanunkoyucunun bu şekilde bir saymaya gitmesi isabetsizdir. Çünkü patent hakkına tecavüz eden her fiil, ister kanunda sayılsın ister sayılmasın, aranan diğer şartların da gerçekleşmesiyle tazminat yükümlülüğünü ortaya çıkarması gerekir. Kaldı ki tecavüz oluşturan fiillerin sayma yoluyla belirtilmesi, tazminata yol açan fiillerin, sadece kanunda sayılanlara sınırlı olduğu düşüncesine yol açabileceği için, bu durum patent hakkının korunması felsefesiyle uyuşmamaktadır. Ayrıca haksız fiilin tüm şartları gerçekleştikten sonra, bunun yanında bir de fiillerin tek tek sayılmış olmasını aramak haksız fiilin ruhuna ve özüne de aykırıdır.

Patent hakkına tecavüz neticesinde maddi ve manevi tazminat talep edilebilmesi için varlığı gereken ikinci şart zarardır. Buna göre SMK m.141’de sayılan fiillerin işlenmesi tek başına yeterli olmayıp, bu fiiller neticesinde patent hakkı sahibinin bir zararının ortaya çıkması gerekmektedir. Bu zarar maddi zarar olabileceği gibi manevi zarar da olabilir.

Diğer taraftan patent hakkı sahibinin tazminat talebi konusunda varlığı gereken üçüncü şart ise kusurdur. SMK m.149 ve m.150 kapsamında patent hakkına tecavüz eden kişinin tazminat yükümlülüğünün ortaya çıkabilmesi için, SMK m.141’de sayılan fiilleri işlemesinde kusurlu olması gerekmektedir. Sınai Mülkiyet Kanunu m.141’de, m.149’da ve m.150’de kanunkoyucu, kusur hususundan bahsetmemektedir. Ancak Kanunda bahsedilmemiş olması, kanaatimizce, kanunkoyucunun kusursuz sorumluluk esasını kabul ettiği anlamına gelmemektedir. Çünkü SMK m.141’de sayılan fiillerin yapısına bakıldığında, bunların kusurla işlenebileceği anlaşılmaktadır. Nitekim patent hakkı sicile tescil edildiğinden ve bu sicil de aleni olduğundan, patent hakkına tecavüz eden kişinin bu hususu bilmediğinden bahsedilemez. Kaldı ki haksız fiil hukukunda, sorumluluğun kusura dayanması kural olup, kusursuz sorumluluk halleri istisnayı oluşturmaktadır. Bir başka ifadeyle, hangi hallerde kusursuz sorumluluğun söz konusu olacağının, kanunda düzenlenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle SMK m.141’de, m.149’da ve m.150’de kusursuz sorumluluğa ilişkin bir istisnaya yer verilmediği için, patent hakkına tecavüz halinde tazminat sorumluluğunun ortaya çıkması, hakka tecavüz eden kişinin kusurlu hareket etmesi şartına bağlıdır3 . Kusurun varlığını ispat yükü, patent hakkına tecavüz edilen kişiye aittir (TBK m.50/1).

Nihayet varlığı gerekli son şart ise illiyet bağıdır. Buna göre patent hakkına tecavüz oluşturan fiil ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı olmalıdır. Bir başka ifadeyle, patent hakkı sahibinin uğradığı zarar, patent hakkına tecavüz oluşturan eylemden kaynaklanmalıdır4 .

Yukarıda anılan şartlar gerçekleştiğinde patent hakkına tecavüz eden kişi, patent hakkı sahibine maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlüdür. Sınai Mülkiyet Kanunu m.150/3 uyarınca, patent hakkı sahibi, hakkına tecavüz edildiği iddiasına dayanarak tazminat davası açmadan önce, delilerin tespiti ya da zarar miktarının belirlenebilmesi için, patent hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.

Sınai Mülkiyet Kanunu m.151/1 uyarınca maddi zararın kapsamını, fiili zarar ve yoksun kalınan kazanç oluşturmaktadır. Buradaki fiili zarardan kasıt, tecavüz oluşturan fiilin gerçekleşmesinden önceki patent hakkı sahibinin malvarlığının durumu ile tecavüz gerçekleştikten sonra patent hakkı sahibinin malvarlığının durumu arasındaki farktır. Bu fark, patent hakkı sahibinin malvarlığının aktif kısmında azalma şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, pasif kısmında artma şeklinde de ortaya çıkabilir5 . Fiili zararın hesaplanması noktasında Sınai Mülkiyet Kanununda herhangi bir hüküm bulunmayıp, bu konuda genel hükümlerin (TBK m.50 ve m.51) kıyasen uygulanması gereklidir.

Patent hakkına konu buluş sahibi, maddi tazminat kapsamında fiili zararının yanı sıra yoksun kalınan kazancını da talep edebilir. Yoksun kalınan kazançtan kasıt, tecavüz oluşturan fiil olmasaydı patent hakkı sahibinin elde edebileceği kazancın veya diğer malvarlığı artışlarının tecavüz fiili nedeniyle elde edilememesidir. Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında özellikle patent hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında patent hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi, çeşidi, ihlalin niteliği ve boyutu gibi etkenler göz önünde bulundurulur (SMK m.151/3). Sınai Mülkiyet Kanunu m.151/2’de, yoksun kalınan kazancın nasıl hesaplanacağı hüküm altına alınmaktadır. Buna göre yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında üç yöntem mevcuttur. Bunlar: a) Patent hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edeceği muhtemel gelir; b) Patent hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç; c) Patent hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödenmesi gereken lisans bedelidir. Maddede yer alan yöntemler sınırlı sayıda olup, bu yöntemler dışında başka bir yöntem kullanılması mümkün değildir.

Patent hakkı sahibi söz konusu üç yöntemden, sadece birini seçebilir6 . Ancak SMK m.151/5 uyarınca hâkim, patent hakkına tecavüz halinde, patent sahibinin Sınai Mülkiyet Kanununda öngörülen patenti kullanma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu sonucuna varırsa, yoksun kalınan kazanç “patent hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödenmesi gereken lisans bedeline” göre belirlenir. Yoksun kalınan kazancın belirlenmesine ilişkin yöntem seçiminin tazminat davasının başlangıcında yapılması gerekir ve dava dilekçesinde hangi yöntemin seçildiği belirtilmelidir. Eğer davacı patent hakkı sahibi bu yönde bir seçim yapmadan, sadece yoksun kalınan kazancı talep ettiyse, HMK m.31 uyarınca, hâkim davacı patent hakkı sahibine hangi yöntemi seçtiğini açıklatmalıdır. Yoksa hâkimin re’sen hareket ederek, hesaplama yöntemlerinden birini seçmesi mümkün değildir7 . Bunun yanı sıra SMK m.151 uyarınca yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında birinci veya ikinci yöntemin seçildiği durumlarda hâkim, ürüne ilişkin talebin oluşmasında patent hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın eklenmesine karar verebilir8 .

Patent hakkına tecavüz neticesinde, patent hakkına konu buluş sahibinin manevi tazminat talep etmesi de mümkündür. Manevi tazminat talebi konusunda Sınai Mülkiyet Kanununda özel bir hüküm bulunmamaktadır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununa nazaran yeni tarihli ve özel kanun niteliğindedir. Yeni tarihli özel kanunun uygulama alanı bulduğu hallerde, eski tarihli genel kanun hükümleri uygulanmaz. Ancak yeni tarihli özel kanunda hüküm bulunmayan hallerde, eski tarihli genel kanun hükümleri uygulama alanı bulur. Bu durumda yeni tarihli özel kanun, eski tarihli genel kanunu tamamlayıcı niteliğe sahiptir9 . Bu nedenle Sınai Mülkiyet Kanununda manevi tazminat talebine ilişkin özel bir hüküm bulunmadığından, bu talebin, genel hüküm niteliğindeki TBK m.58 ve TMK m.25 hükümlerine göre belirlenmesi gerekmektedir. Bu itibarla manevi tazminatın belirlenmesi konusunda hâkimin geniş bir takdir yetkisi mevcuttur.

Patent hakkına tecavüz neticesinde talep edilebilecek maddi ve manevi tazminat taleplerinin tabi olduğu zamanaşımı süresi ise SMK m.157’de düzenlenmektedir ve söz konusu maddede, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun zamanaşımı hükümlerine atıf yapılmaktadır. Buna göre, patent hakkına tecavüz durumunda ileri sürülecek maddi ve manevi tazminat talepleri TBK m.72 uyarınca, zarar gören patent hakkı sahibinin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği andan itibaren başlayarak iki yıl ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğramaktadır. Bunun yanı sıra TBK m.72/1-ikinci cümlede, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı süresinin uygulanacağı düzenlenmektedir. Ancak Sınai Mülkiyet Kanununda, patent hakkına tecavüz halinde cezai yaptırımlara ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanunda, sadece marka hakkının ihlaline ilişkin suçlar yer almaktadır. Bu durumda Anayasa m.38’de ve TCK m.2’de ifadesini bulan “kanunsuz suç ve ceza olmaz (nullum crimen nulla poena sine lege)” ilkesi gereği, patent hakkına tecavüz sayılan fillerin işlenmesi halinde Sınai Mülkiyet Kanununa dayalı cezai bir yaptırıma gidilemeyecektir10 . Bu nedenle, uzun ceza zamanaşımı süresine ilişkin TBK m.72/1-ikinci cümle hükmünün, Sınai Mülkiyet Kanunu ile sınırlı olarak, patent hakkına tecavüz niteliğindeki fiiller bakımından uygulanamayacağı düşünülmektedir. Ancak patent hakkına tecavüz sayılan bir fiil, her ne kadar Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında cezai yaptırıma tabi olmasa bile, eğer başkaca kanunlarda yer alan ve cezai yaptırımı gerektiren bir fiili oluşturursa11 , ilgili kanun hükümleri kapsamında cezai sorumluluk söz konusu olabilir. İşte bu ihtimalde, tazminatın doğumuna sebep olan fiil hakkında ilgili ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüşse, TBK m.72/1-ikinci cümle uyarınca uzun zamanaşımı süresi uygulanır.

II. Patent Hakkına Tecavüz Edilmesi Durumunda İtibar Kaybı Tazminatı

İtibar kaybı tazminatı, Sınai Mülkiyet Kanununun “Ortak ve Diğer Hükümler” başlıklı Beşinci Kitabının “Ortak Hükümler” başlıklı Birinci Kısmının 150’nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmektedir. Bu hüküm, ortak hükümler kısmında yer aldığı için, patent hakkının yanı sıra diğer sınai mülkiyet haklarına da uygulanabilir niteliktedir. Zira SMK m.150/2 hükmü, sınai haklara ilişkin eski KHK’lardaki itibar kaybı tazminatına ait hükümleri, ortak tek bir maddede düzenlemiştir. Bu itibarla çalışmamızın konusu, patent hakkına tecavüz halinde talep edilebilecek itibar kaybı tazminatı ile sınırlandırılmıştır. Ancak SMK m.150/2 hükmü, tüm sınai haklar bakımından uygulanabilir nitelikte olduğu için, özellikle markanın itibarının zarar uğramasına ilişkin bilimsel eserlerden ve yargı kararlarından, patent hakkının bünyesine uygun düştüğü ölçüde faydalanılmıştır.

Sınai Mülkiyet Kanunu m.150/2’de, patent hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu buluşun12 , tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda patent hakkının itibarı zarara uğrarsa, patent hakkı sahibinin bu nedenle ayrıca tazminat isteyebileceği belirtilmektedir.

İtibar kaybı tazminatına ilişkin söz konusu hüküm, Sınai Mülkiyet Kanunuyla getirilen yeni bir düzenleme değildir. Buna ilişkin bir düzenleme, Sınai Mülkiyet Kanunuyla yürürlükten kaldırılan 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede (PatentKHK) yer almaktaydı. Nitekim PatentKHK’nın 142’nci maddesinde13 , patentten doğan haklara tecavüz eden tarafından, patent konusu buluşun kötü şekilde üretimi veya uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda, patent konusu buluşun itibarı zarar uğrarsa patent hakkı sahibinin ayrıca tazminat talep edebileceği ifade edilmekteydi. Bu hükümlere bakıldığında, SMK m.150/2 hükmü ile PatentKHK m.142 hükmünün birbiriyle benzer nitelikte olduğu görülmektedir. Ancak SMK m.150/2 hükmü, PatentKHK m.142 hükmünden, itibar kaybı tazminatına neden olan fiiller bakımından ayrılmaktadır. Nitekim PatentKHK m.142’de itibar kaybı tazminatına neden olan fiiller, patent konusu buluşun “kötü üretimi” veya“uygun olmayan tarzda piyasaya sürülmesi”dir. Buna karşılık SMK m.150/2’de ise, itibar kaybı tazminatına neden olan fiiller, patent konusu buluşun “kötü şekilde kullanılması”, “kötü şekilde üretilmesi”, “temin edilmesi” veya “uygun olmayan tarzda piyasa sürülmesi”dir. Bu itibarla SMK m.150/2 hükmü, PatentKHK m.142 hükmünden farklı olarak, patent konusu buluşun kötü şekilde kullanılması ve temin edilmesi fiillerini de ilave ederek, itibar kaybına neden olan fiillerin kapsamını genişletmiştir. Bu durum, mehaz 24/2015 sayılı İspanya Patent Kanunu m.76’ya da uygundur. Nitekim, İspanya Patent Kanununun 76’ncı maddesinde de, “... herhangi bir sebeple ve özellikle kötü üretim veya uygun olmayan tarzda piyasaya sürülmesi neticesinde patentlenmiş buluşun itibarı zarara uğrarsa” ifadesi kullanılarak, zarar vermesi kaydıyla fiillerin kapsamının genişleyebileceği ifade edilmiştir14 . Kanaatimizce söz konusu değişiklik, patent hakkına konu buluşun itibarının korunmasının genişletilmesi açısından isabetlidir.