Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Aile İçi Şiddet Mağdurunun Hukukî Korunmasına İlişkin Düzenlemeler

Eray Karınca

Aile içi şiddet , aile bireylerinin yaralanmasına, sindirilmesine, öfkelendirilmesine veya duygusal baskı altına alınmasına yol açan fiziki veya herhangi bir şekildeki hareket, davranış veya eylemler bütünüdür. Şiddete uğrama olasılığı olan kişiler en yakın aile mahkemesine başvurarak Aile Koruma Kanunu uyarınca bir koruma emri alabilirler. Bu düzenlemeden resmi olarak evli olsun ya da olmasın kadınlar kendileri ve çocukları için yararlanabilmelidirler. Aile Mahkemesi, başvurunun hemen ardından mağdur, saldırgan ya da tanık dinlemeye gerek duymadan koruma emrini vermek zorundadır.

Türkiye’de şiddetin bir ‘terbiye’ biçimi olarak algılanması, aile içinde ve kamusal yaşamda meşru görülmesi şiddetin hem yeniden üretilmesine hem gizlenmesine yol açmaktadır. Oysa toplumun gelişmesi, ilerlemesi ve barış içinde yaşaması, sağlıklı ailelerin varlığına bağlıdır.

Aile İçi Şiddet, Aile Koruma Kanunu, Koruma Emri, Koruma Kararı Üzerine Verilebilecek Tedbirler, Kusurlu Eş, Pozitif Ayrımcılık.

Giriş

Kadın ve çocuklara yönelik şiddet, mülkiyetin erkek egemen yapısı değişmediği için ataerkil ve feodal toplumda olduğu gibi günümüzün sanayileşmiş toplumunda da aynen devam etmektedir. Batı toplumlarında sağlık kurumlarına başvuran her üç kadından birinin aile içi şiddet gördüğü açıklanmıştır. Dolayısıyla salt ülkemize özgü bir sorun olmayıp Avrupa ve Amerika’nın yanısıra dünyanın hemen her yerinde yaygındır.

Ancak Papua Yeni Gine’deki bir takım ilkel kabilelerde ise aile içi şiddetin görülmediği bildirilmektedir1. Bunun nedeni ataerkil toplum ya da mülkiyet ilişkilerinin oralarda henüz egemen olmayışı olabilir. Bu bir uç örnek olmakla birlikte aile içi şiddetin kaçınılmaz olmadığını göstermesi açısından önemlidir. Buna karşın Roma hukukunda klasik dönem boyunca aile babası, suç işleyen aile bireylerini yargılama ve cezalandırma hakkına sahipti; suçlu bulduğu bireyleri dövebilir, hapsedebilir ve hatta öldürebilirdi. Aile babalarının aile bireylerini satma, kiralama, ailede yeni doğmuş çocukları öldürme hakları vardı2.

Aile içi şiddetin en aza indirilmesi, tekrarının önlenmesi, yaptırımsız kalmaması için bu kadar beklemeden de yapılabilecek şeyler vardır. Bunun başlıca yolu şiddetin kaçınılmaz olmadığının benimsenmesinin sağlanması, bu konudaki duyarlılık ve farkındalık bilincinin geliştirilmesidir. “Yapılması gereken sınır çizmekten, yani şiddeti amacına bakarak değerlendirmekten vazgeçmek ve ‘hiçbir şekilde olumlanamayacak şiddet biçimleri’ kataloğunu mümkün olduğunca genişletebilmektir.”3