Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ticareti Terk Yükümlülüğüne Aykırılık Suçunun Hukuk Düzenindeki Yeri

Nusret Alper PAZARCIKCI

Çalışmamızın konusunu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Cezai Hükümler” başlıklı 16. Bap altında 337/a maddesinde düzenlenen “Ticareti Terk Yükümlülüklerine Aykırılık” adlı suçun incelenmesine ilişkindir. Bu çalışmada anılan suçu hem teorik hem de pratik anlamda incelemeye ve irdelemeye çalışacağız.

İcra ve İflas Hukuku, Ticareti Terk Hükümlerine Aykırılık Suçu, Ticareti Terk Eden Tacir.

GİRİŞ

İcra ve iflas hukuku; bir başka tabirle cüzi ve küllî icra hukuku1, alacaklının alacağını normal yollarla (rıza ile) borçludan alamaması üzerine devlet eliyle alabilmesinin şartlarını belirlemektedir2 ve bu hukuk dalında üç önemli ayak bulunmaktadır. Bu ayaklar; alacaklı, borçlu ve devlettir. Bunlar arasındaki dengeyi sağlayabilmek oldukça güçtür ve bilhassa borçlu ile alacaklı arasındaki çıkar çatışmasının dengelenebilmesi için öncelikle cebri icra yoluna başvurulur. Bu yolda kural olarak cezai müeyyideler uygulanmaz.3 Ancak alacağın tahsilinde kolaylıklar getiren ve tahsile ivedilik kazandıran şekli hükümlerin borçluca istismarı halinde bir kısım cezai müeyyideler öngörülmüştür.4 Yani icra ve iflas suçlarında borçlunun cezalandırılmasının nedeni borcun ödenmemesi olmayıp, cebri icra safhasında devlet silahlarını bertaraf etmeye çalışan borçluyu bundan caydırmaktır5. Doktrinde6 de, benzer görüşler sergilenerek icra ve iflas suçlarının 1982 Anayasasının m. 38/8 hükmüne7 aykırı olmadığı çoğunlukla dile getirilmektedir. 8 Bunun yanında benzer gerekçelere dayalı aynı yönde görüşler yargısal kararlara da yansımıştır9.

İcra ve iflas hukukunun tarihine özetle baktığımızda; Hammurabi Kanununda ve diğer bir kısım kanunlarda borç için esaret söz konusuydu. Roma Hukuku döneminde de borç ödeninceye kadar olan süreçte hapis cezası söz konusu olmakla birlikte, ilk başlarda, borcunu ödemediği takdirde verilen bir emirle borçlunun bütün mallarına el konulabilmesi mümkündü. Sonraları getirilen düzenlemelerle borçlu tüm malvarlığını alacaklılara terk ederek borcundan ve şerefsiz sıfatlandırmasından kurtulabilmeye başladı10. Yine 12 Levha Kanunu gibi bir kısım düzenlemelerde, borcunu ödemeyene bedeni eziyet çektirileceğine dair hükümler yer almaktaydı.11 O günlerden bu günlere; sosyo-kültürel, ekonomik, siyasal, teknolojik ve birçok alanda gerçekleşen değişimle birlikte icra ve iflas suçlarının ihdasındaki anlayış da değişti.12

Mukayeseli hukukta da -özellikle İsviçre, Almanya ve Avusturya başta olmak üzere- icra ve iflas suçlarına ayrıntılarıyla yer verilmiştir.13