Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin 
Yükümlülüğü Bulunan Kişiler ve Bu 
Kişilerin İş Kazası ve Meslek Hastalığından 
Kaynaklanan Cezai Sorumlulukları

People Who Have Obligations Related to Occupational Health and
 Safety and These People’s Criminal Responsibilities From Work
 Accident and Occupational Disease

Berrin AKBULUT

İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen koşullara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar (İSGK m.4/1-a).

İşverenin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yükümlülüklere uymaması halinde, meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle işverenin kast veya taksirine göre ceza sorumluluğu söz konusudur. İşverenin, işyerinden sorumlu bir vekil görevlendirdiği durumlarda işveren vekilinin de ceza sorumluluğu bulunmaktadır. İş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde işveren vekilinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi söz konusu olmuşsa işveren vekili de kast veya taksirine göre sorumlu olacaktır. Kamu işyerinde kamu işveren vekilinin yükümlülüğüne uygun davranmaması nedeniyle iş kazası meydana gelmişse bu kişinin de sorumluluğu gündeme gelecektir.

Ayrıca iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimlerinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve bu durumun iş kazası veya meslek hastalığına yol açması halinde bu kişilerin de ceza sorumluluğu ortaya çıkabilecektir. Bu çalışmada iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle sorumlu kişilerin kimler olduğu, bu kişilerin işleyebilecekleri suçlar, ceza sorumlulukları için aranan şartlar belirtilecektir.

İş Sağlığı ve Güvenliği, İş Kazası, Meslek Hastalığı, İşveren, İşveren Vekili, İş Güvenliği Uzmanı veya İşyeri Hekimleri.

The employer is obliged to ensure the employees’ health and safety in work and in this context; performs required actions for prevention of occupational risks, taking all measures including training and giving information, making the organisation, providing the necessary tools and equipment, adapting health and safety measures to changing conditions and improving the current situation (OSHA art. 4/1-a).

In case the employer does not comply with the obligations related to occupational health and safety, the employer has criminal responsibility according to the employer’s intent or negligence due to work accident and occupational disease taken place. When an employer’s representative is appointed in the workplace, he/she will also have criminal responsibility. If a work accident or occupational disease occur due to the fact that the employer’s representative has not fulfilled his/her obligations, he/she will be also responsible for the his/her intent or negligence. If an occupational disease occurs due to the fact that in public workplace the public employer’s representative doesn’t comply with his/her obligation, this person will also have responsibility.In addition, if the occupational safety specialist and occupational physicians fail to fulfill their obligations and this leads to work accidents or occupational diseases, criminal responsibility of these people may arise. In this study, which persons are responsible of failing to fulfil their occupational health and safety obligations, crimes which these people can commit and the conditions for criminal responsibility will be specified.

Occupational Health and Safety, Work Accident, Occupational Disease, Employer, Employer’s Representative, Occupational Safety Specialist or Occupational Physicians.

Giriş

İş sağlığı ve iş güvenliği konusu, çalışma hayatı açısından önemli bir konudur. Çalışma hayatında yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıkları dünyada ve ülkemizde sorun oluşturmaktadır. Meydana gelen olaylara bakıldığında iş kazalarından ve meslek hastalıklarından ölenlerin veya yaralananların önemli bir sayı teşkil ettiği görülmektedir. Ülkemizde söz konusu konuyla ilgili geçmişte yaşadığımız çok büyük acı olaylar (Soma faciası gibi) bulunmakta ve hâlâ da özellikle iş kazaları açısından gündemimize gelmeye devam etmektedir. Bunların dışında, teknolojik alanda yaşanan gelişmeler, insanların konuya yaklaşımlarındaki değişimler, uluslararası alanda yapılan çalışmalar konunun önemini daha da arttırmaktadır. Yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıkları hukuki açıdan da önemli bir konudur. Milyonlarca kişinin çalıştığı çalışma hayatında iş kazaların ve meslek hastalıklarının yaşanmaması için, yükümlülüğü bulunan kişilerin hukuki açıdan yapması gerekenler düzenlemeye kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde yaşanan meslek hastalığı ve iş kazası olayları, aynı zamanda yargının da bu konularla sık sık meşgul olması sonucunu doğurmakta, uygulamada sorumluluğu bulunan kişilerin ve bu kişilerin hukuk karşısında durumlarının belirlenmesi yapılmaktadır. Ayrıca iş sağlığı ve iş güvenliği doktrin açısından da önemli konulardan birini teşkil etmektedir. Zira iş sağlığına ve güvenliğine ilişkin yükümlülükler ve bunlara riayet edilmemesi, farklı hukuk disiplinlerini ilgilendirmektedir: hem ceza hukuku, hem iş hukuku, hem borçlar hukuku, hem medeni hukuk, hem idare hukuku ve hem de ticaret hukuku yönü bulunmaktadır. Belirtilen disiplinler konuyu kendi alanları açısından tüm yönleriyle ortaya koymaya çalışmaktadır. Ayrıca iş sağlığı ve iş güvenliği alanında yapılması gerekenler tıp, mühendislik gibi bilim dallarıyla da ilgili bulunmaktadır. Bu çalışmada, konunun önemi nedeniyle iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yükümlülükleri bulunan kişiler ile yükümlülüklerine uygun davranmamaları sonucunda meydana gelen meslek hastalıklarından ve iş kazalarından cezai sorumluluk incelenmektedir. Dolayısıyla da makalede, iş hukuku ve ceza hukuku çerçevesinde değerlendirmelerde bulunulmuştur. Diğer alanlarla ilgili belirlemelere gidilmemiştir.

Konu beş ana başlık halinde incelenmiştir. İlk başlıkta iş sağlığı ve iş güvenliği genel hatlarıyla ifade edilmiş, ikinci başlıkta ceza sorumluluğu bulunan kişiler belirtilmiş, üçüncü başlıkta iş kazası ve meslek hastalığı açıklanmış, dördüncü bölümde işlenebilecek suçlar yazılmış ve beşinci başlıkta da cezai sorumluluk için aranan şartlar değerlendirilmiştir.

I. İş Sağlığı ve Güvenliği

İş sağlığı, çalışanın sağlıklı ortamda çalışması için varlığı gereken sağlık kurallarını karşılamaktadır. İş açısından sağlığın, bedensel veya ruhsal sağlığın bozulmamasının yanında işyerindeki güvenlik ve hijyen ile doğrudan ilgili olup sağlığı etkileyen fiziksel ve ruhsal ögeleri de içerdiği belirtilmektedir. İş güvenliği ise, çalışanın yaşamına ve vücut bütünlüğüne zarar verebilecek tehlikelerden korunması için yapılması gereken sistemli ve bilimsel çalışmaların tümünü karşılamaktadır1 . İş sağlığı, çalışma ortamında bulunan ve sağlığı olumsuz etkileyecek tüm faktörlere karşı çalışanların korunmasını gerektirmektedir. İş güvenliği ise, yaşama ve vücut bütünlüğüne zarar verecek tehlikelerin ortadan kaldırılması için gereken tedbirlerin, çalışmaların yapılmasını zorunlu kılmaktadır. İş sağlığına yönelik tedbirlerin alınmaması meslek hastalıklarına; iş güvenliğine yönelik önlemlerin alınmaması ise iş kazalarına neden olabilmektedir2 .

İş sağlığı ve iş güvenliği, mesleki tehlikelerin, bir başka ifadeyle, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi suretiyle çalışanların sağlıklarının ve yaşamlarının korunmasını hedeflemektedir3 . Çalışanların sağlıklarını ve yaşamlarını riske sokan faktörler, kişilerin yerine getirdikleri işten, çalışma koşullarından, kullandıkları araçlardan ve gereçlerden kaynaklanabilmektedir. İş sağlığı, artık işçinin tüm yaşam çevresinde korunması gerekliliğinden hareket etmektedir. İş sağlığı ve iş güvenliği, yalnızca çalışanların sağlıklarının ve yaşamlarının korunmasını hedeflememekte, aynı zamanda çalışanlar dışındaki kişilerin de (ziyaretçiler, müşteriler, sosyal çevre gibi) sağlığının ve güvenliğinin korunmasını amaçlamaktadır. Bugün iş sağlığı ve iş güvenliği, işyeri ile sınırlı bir anlama sahip değildir. İşyeri dışında kalan tehlikeler karşısında da korunmayı amaçlayan anlamı ihtiva etmektedir. İşyeri ve işçi ile sınırlı olmaksızın kabul edilen iş sağlığına ve güvenliğine, geniş anlamda iş sağlığı ve iş güvenliği adı verilmektedir4 . İş sağlığının ve güvenliğinin, öncelikli olarak çalışanların korunması amacı dışında, üretim güvenliğini sağlama ve işyeri güvenliğini sağlama amacının bulunduğu da ifade edilmektedir5 .

İş sağlığının ve güvenliğinin, yukarıda belirtilen amaçlara sahip olması, çalıştırdığı kişilerle ilgili olarak işverene ve çalışma alanında işveren tarafından yetki verilen veya kanunla görevlendirilmesi zorunlu olan kişilere yükümlülükler getirmektedir. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda ise ilgili kişilerin diğer sorumlulukları yanında suç oluşturan davranışlarından dolayı cezai sorumlulukları bulunmaktadır.

II. Yükümlülüğü Bulunan Kişiler

İşveren6 , çalışanların işle ilgili sağlığını ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olan kişidir. Bu nedenle, öncelikli olarak sorumlu olacak kişidir. İşverenin iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili olarak7 mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araçların ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi yükümlülükleri bulunmaktadır. Ayrıca işverenin, mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapmak, işyerinde alınan iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izlemek, denetlemek ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlamak, risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmak, çalışana görev verirken çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne almak, yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri almak yükümlülükleri de bulunmaktadır (İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu -İSGK- m.4/1)8 .

İşverene belirli bir icrai davranışta bulunma hukuki yükümlülüğü yüklendiği için, işverenin garantörlüğü söz konusudur. İşverenin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle, örneğin işçi yaralanmış veya ölmüş olursa bundan işveren garantör olması nedeniyle sorumlu olacaktır9 . Yine İş Kanununda, işçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesi durumunda gerekli önlemleri alması yükümlülüğü bulunmaktadır (m.24/II-d).

İşveren, çalışanlarının işle ilgili sağlığını ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olmakla beraber, cezai olarak sorumlu tutulması için gerçek kişi olması gerekmektedir. Zira tüzel kişilerin gerçek kişiler gibi insana özgü hareket yetenekleri ve irade yetenekleri bulunmadığı için, suç işleyebilmeleri söz konusu değildir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 20’nci maddesinin ikinci fıkrasında da, fail olamayacakları kabul edilen tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımının uygulanamayacağı açıkça düzenlenmiştir. Ayrıca ceza hukukunda ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi geçerlidir. Kim suç işlemişse, ancak o cezalandırılabilir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz (TCK m.20/1). Dolayıyla, suç işleme yetenekleri olmayan tüzel kişilerin başkalarının fiillerinden dolayı cezalandırılmaları da mümkün değildir. Ceza hukukunda tüzel kişilerin, yalnızca güvenlik tedbirleri sorumlulukları kabul edilmektedir (TCK m.20/2, m.60).

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda işveren, çalışan istihdam eden gerçek veya tüzel kişi yahut tüzel kişiliği olmayan kurumlar ve kuruluşlar olarak tanımlanmıştır (İSGK m.3/1-ğ). Dolayısıyla, eğer işveren tüzel kişi ise fail olamayacak ve de cezai sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Tüzel kişiler, faaliyet alanları ve amaçları dahilindeki her türlü işlemi ve fiilleri, yapmaları gereken yükümlülükleri organları, yani organı oluşturan gerçek kişi veya kişiler aracılığıyla veya temsilcileri yardımıyla yerine getirmektedirler. Organı oluşturan kişinin veya kişilerin veya temsilcilerin yükümlülükleri yerine getirmemeleri durumunda meydana gelen meslek hastalıklarından veya iş kazalarından kendileri cezaen sorumlu olacak, tüzel kişinin cezai sorumluluğu yoluna gidilemeyecektir.

Tüzel kişinin organı, tüzel kişi için önemli olan korporatif görevlerini devamlı ve bağımsız olarak, gerek üçüncü kişilerle olan ilişkilerde gerek tüzel kişinin iç teşkilatında yerine getirmesi için kanuna ve kuruluş belgelerine göre yetkili kılınan veya kendisine bu tip görevleri fiilen ve dışa karşı belli olacak şekilde bağımsız gerçekleştirme yetkisi verilen kişi veya kişi gruplarıdır10 . Konumuz açısından organın, yükümlülükleri yerine getirmekle yükümlü olan bir organ olması gerekir. Kural olarak, temsil yetkisine sahip olan organların bu nitelikte olduğu söylenmelidir. Yönetim kurulu, müdür bu kapsamdadır. Ticari şirketlerden11 kollektif şirketlerde, temsil ve idare yetkisine ilişkin başka bir belirleme yapılmadığı müddetçe her ortağın ayrı ayrı ortaklığı tek başına temsil yetkisi vardır12 . Ancak, şirket sözleşmesiyle veya ortakların çoğunluğunun kararıyla, yönetim işleri ortaklardan birine, birkaçına veya tümüne verilebildiği gibi ticari mümessillere ve diğer ticari vekillere de bırakılabilmektedir (Türk Ticaret Kanunu -TTK- m.218). Dolayısıyla, temsil yetkisine sahip her ortak, kollektif şirketin organı niteliğini haizdir. Komandit şirketlerdeki komanditeler de aynı şekildedir (TTK m.309/2, m.318/1). Temsil yetkisinin niteliği, kullanılması ve sınırları konusunda kollektif ortaklardaki hükümler geçerlidir. Komandit şirketlerde komanditer ortaklar, ortak sıfatıyla şirketi temsile yetkili değildirler. Ancak, şirket sözleşmesinde aksine hüküm bulunmamak şartıyla, komanditer ortak ticari mümessil, ticari vekil veya seyyar tacir memuru olarak atanabilmektedir. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, yönetim ve temsil ile ilgili komandit şirketlerdeki hükümler geçerlidir (TTK m.565/1). Limited şirketlerin ise yönetim ve temsil yetkisine sahip organı, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortak veya tüm ortaklar ya da üçüncü kişiler olabilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir (TTK m.623, ayrıca m.624). Anonim şirketlerde yönetim kurulu, murahhas üye veya müdür organ niteliği taşımaktadır (TTK m.365, m.370).

Tek kişilik şirketlerdeki yöneticiler de organ olarak nitelendirilmektedir. Düzenlemesine uygun olarak temsil eden sıfatına sahip yöneticiler de organ statüsüne sahiptir. Organın somut olayda tek başına veya başka organlarla birlikte bu yetkiyi kullanması önemli değildir13 . Türk hukukunda da, tasfiye memurlarının tüzel kişiliğin organı olduğu kabul edilmektedir. Bu görüş, hâkim görüş olarak ortaya çıkmaktadır14 . Derneklerde de yönetim kurulu, organ niteliğindedir. Yine vakfın yönetim organı da bu kapsamdadır. Müdürler15 , şube müdürleri, kısım şefleri, ticari mümessil, ticari vekil de organ niteliğine sahiptir16 . Tüzel kişiliğe sahip şirketlerde ticari mümessile veya ticari vekillere idare ve temsil yetkisi verilebilmektedir. Örneğin, kollektif şirketlerde temsil yetkisi için ticari mümessiller atanabilmektedir (TTK m.218/2). Dolayısıyla, bunların da sahip oldukları yetkiler nedeniyle organ niteliği kabul edilmektedir

Temsilci, organ kavramı içerisine girmeyen, ancak tüzel kişiyi üçüncü kişilere karşı temsil eden kişilerdir. Tüzel kişinin yetkili organı aracılığıyla Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.40 vd. maddeleri çerçevesinde özel temsilci tayin etmesi ve bunun aracılığıyla işlemler yapması mümkündür17 . Ticaret hukukunda organların temsil yetkisine sahip üyeleri söz konusudur. Örneğin, anonim şirketlerdeki yönetim kurulu üyeleri arasında temsil yetkisinin bölünmesi durumunda temsil yetkisi verilen üye temsilci konumundadır. Doktrinde haklı olarak Türk Medenî Kanunundaki organ kavramıyla Türk Ticaret Kanunundaki temsilci kavramının aynı muhtevaya sahip olduğu, temsilcinin organ olduğu belirtilmektedir18 .

İşveren adına hareket eden bu kişiler, yükümlülükleri yerine getirmedikleri takdirde çalışanların zarar görmesi durumunda, örneğin ölmeleri durumunda, suç işlemiş olacaklar ve cezalandırılacaklardır. Suçun organ veya temsilci tarafından görev kapsamında işlenmiş olması, yapılması gerekenlerin yapılmaması suretiyle gerçekleştirilmesi gerekir. Aksi takdirde organ olarak değil, kişisel olarak işlediği suçlardan sorumlu olacaklardır.

İşveren eğer gerçek bir kişiyse ve yükümlülüklerine uygun davranmaması nedeniyle çalışanları ölmüş veya yaralanmışlar ise, bu suçlardan sorumlu olacaktır. Birden fazla ortak var ise yükümlülükleri yerine getirmekle yükümlü ve yetkili kılınmış ortak cezai olarak sorumludur19 .

Ödünç alan ile ödünç veren işveren iş ilişkisinde20 , eğer ödünç veren işverenin yükümlülükleri varsa, bu yükümlülüğü yerine getirmemesi işçisinin yaralanmasında veya ölmesinde etken olmuşsa ödünç veren işveren de cezai olarak sorumlu olacaktır. Nitekim Geçici veya Belirli Süreli İşlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkında Yönetmeliğin 11’inci maddesinde, “çalışanlarını geçici olarak devreden işveren ile birlikte geçici iş ilişkisi kurulan işveren, yapılan iş süresince işin yapılması ile ilgili koşullardan sorumludur.

(2) Birinci fıkranın uygulanması bakımından, işin yapılmasına ilişkin sorumluluk, iş sağlığı ve güvenliği ile iş hijyeni konuları ile sınırlıdır” hükmü yer almaktadır” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla iş sağlığı, iş güvenliği ve iş hijyeni konusunda gerekenler yapmayan ödünç veren işveren sorumlu olacaktır. Örneğin, mesleki eğitim belgesi olmayan bir işçiyi mesleki eğitim alınması gereken işte çalıştırılmak üzere gönderen işverenin, işçinin bu iş nedeniyle iş kazası geçirmesi durumunda ceza hukuku açısından sorumluluğu devreye girecektir21 . Ödünç alan işveren ise, İSGK m.17/6 gereğince, iş sağlığı ve iş güvenliği risklerine karşı çalışana gerekli eğitimin verilmesini sağlamakla yükümlüdür. Yine bu çerçevede Geçici veya Belirli Süreli İşlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik hükümleri (m.6 vd.) de ödünç alan işverenin yükümlülüklerine yer vermektedir. Ödünç alan işverenin yükümlülüklerine aykırı davranması nedeniyle işçinin zarar görmesi durumunda onun da sorumluluğu söz konusu olacaktır22 .

İşverenler bazen bazı işlerinin yürütümünü alt işverene (taşerona) bırakabilmektedirler. Alt işverenler de yaptığı işle ilgili çalıştırdıkları kişilerin işverenidir23 . Alt işveren, “Bir işverenden, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan, bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları” ifade etmektedir (Alt İşverenlik Yönetmeliği, m.3/a). Alt işverenin çalıştırdığı kişiler, alt işverene iş sözleşmesiyle bağlı olarak çalışmaktadırlar. Dolayısıyla, alt işverenin bir işveren olarak çalıştırdığı kişilerle ilgili iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili olarak garantörlüğü söz konusudur. Örneğin, alt işverenin risk değerlendirmesi yapması ve önlem alması gerekmektedir. Yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle işçiler ölmüş veya yaralanmış olurlar ise, bundan, gerçek kişi olmak şartıyla alt işveren sorumlu olacaktır. Tüzel kişiyse yukarıda yaptığımız belirlemeler geçerlidir. Ancak alt işveren dışında, asıl işverenin de alt işverenin çalıştırdığı işçilerle ilgili sorumluluğu söz konusu olabilmektedir. Asıl işverene, mevzuat gereğince yükümlülük yüklenen hallerde bu yükümlülüğe aykırı davranılması ve bundan dolayı işçinin zarar görmesi durumunda asıl işveren de sorumlu olacaktır24 . Örneğin, İSGK m.16/2-b’ye göre, asıl işveren başka işyerlerinden çalışmak üzere kendi işyerine gelen çalışanların, m.16/1’de belirtilen bilgileri almalarını sağlamak üzere, söz konusu çalışanların işverenlerine gerekli bilgileri verecektir. Bu çerçevede işyerinde karşılaşılabilecek sağlık ve güvenlik riskleri, koruyucu ve önleyici tedbirler hakkında bilgilendirme yapması gerekmektedir. Yine İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği m.16’ya göre, işverenin, başka işyerlerinden çalışmak üzere gelen çalışanlarını ve bunların işverenlerini işyerinde karşılaşılabilecek sağlık ve güvenlik riskleri ile düzeltici ve önleyici tedbirler hakkında bilgilendirmesi gerekmektedir. Yine aynı Yönetmeliğin 15’inci maddesine göre de yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu Yönetmeliğin 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine göre, asıl işverenin, alt işverenlerce yürütülen risk değerlendirmesi çalışmalarını denetlemesi ve bu konudaki çalışmalarını koordine etmesi gerekmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, alt işverenlerin hazırladıkları risk değerlendirmesinin bir nüshasını asıl işverene vermesi, asıl işverenin bu risk değerlendirmesi çalışmalarını kendi çalışmasıyla bütünleştirerek, risk kontrol tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığını izlemesi, denetlemesi ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlaması yükümlülüğü bulunmaktadır25 . Asıl işverenlerin sorumluluğuna ilişkin olarak Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde de hükümler bulunmaktadır (m.5, m.6, m.8 gibi)26 . Belirtilen ve diğer yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle biri veya birileri zarar görmüşse asıl işverenin de sorumluluğu söz konusu olacaktır27 . Tersi durumda cezai sorumlulukları yoluna gidilemeyecektir.