Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yapay Zekalı Varlıkların Hukuk Dünyasına Yansıması: Bu Varlıkların Hukuki Statüleri Nasıl Belirlenmeli?

Reflection of Artificial Intelligence Entities on the Law World:
How the Legal Status of These Entities Should be Determined?

Murat Volkan DÜLGER

Teknolojinin yapay zeka alanında ilerlemesiyle birlikte hayatımızın her alanında kullanılmaya başlayan yapay zekalı varlıkların hukuksal düzenlemeleri nasıl olmalıdır? Bu teknolojinin ve özellikle yapay zekalı robotların ve muhakeme yeteneğine sahip varlıkların hukuki statüleri, hukuka aykırılık durumunda suçun hangi unsuru olacağı –hukuki ve cezai sorumlulukları- ve ayrıca kendi aralarında geçerli olabilecek hukuk kuralları ve diğer yasal düzenlemelerin gerekliliği ve nasıl olabileceği yönünde inceleme yapılacaktır. Bu kapsamda makale özellikle, yapay zeka teknolojisinin mahremiyet ve gizlilik açıkları karşısında gerekli düzenlemeler, yapay zekalı varlıkların ceza hukuku sorumluluğu, mala zarar verme suçu ve siber suçlar çerçevesinde yapay zekalı varlıklar ve son olarak da bu teknoloji karşısında Türk hukuk sisteminde hukuk politikasının nasıl olması gerektiği noktaları üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Zeka, Yapay Zeka, Robot, Hukuki Sorumluluk, Otonom, Ceza Hukuku.

Subsequent to progress of technology in terms of artificial intelligence and using artificial intelligence beings in all areas of our life, how should be the legal regulations which are applicable to these kinds of beings? The legal status of this technology, and in particular artificial intelligence robots and reasoning entities, what constitutes a criminal offense - legal and criminal responsibilities - other legal regulations that may be applicable among themselves and the necessity of legal rules in this field will be examined in this context. Above all; confidentiality and confidentiality deficits and criminal law liability of artificial intelligence assets and property crime and cybercrimes committing by these beings, and finally, how the legal policy in Turkish legal system should be in the face of this technology will be discoursed.

Intelligence, Artificial Intelligence, Robot, Legal Responsibility, Autonomous, Criminal Law.

Teknolojide yaşanan gelişmelere paralel olarak yapay zekâ ve yapay zekâlı varlıklar alanında da büyük ve önemli ilerlemeler kaydedilmekte. Öyle ki her gün yapay zekâ algoritmaları yenilenip geliştirilmekte, bu konuda deneyler yapılmakta ve birçok deney de başarıya ulaşmakta. Bu çalışmaların esas nedeni yapay zekâların, aşağıda açıklayacağım avantajlarından dolayı başta bilişim, internet ve elektronik olmak üzere birbirinden farklı birçok alanda kullanılmak istenmesi. Kaldı ki mevcut durumda dahi ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi esnasında yapay zekâ algoritmalarından yoğun bir biçimde faydalanıldığı görülmekte. Günümüzde gelişmiş ülkelerin bu teknolojiye büyük miktarda yatırım yaptığı bilinmekte ve esasen bu husus tek başına yapay zekâ teknolojisinin önemini gözler önüne sermeye yeterli olmakta.

Yapay zekânın hayatımıza bu denli girmiş olması ile beraber, konuya duyulan merak da aynı oranda artmış durumda. En büyük merak konularından biri ise yapay zekâların hukuk alanına nasıl etki edeceği. Zira hali hazırda kullanılan ve gelecekte ulaşılacağı planlanan yapay zekâ teknolojisinin hukuk enstrümanları ile düzenlenmesi gerekli ve zorunlu bir ihtiyaç.

Bu yazımda, yapay zekâ teknolojisinin ve özellikle yapay zekâlı robotların ve muhakeme yeteneğine sahip olacak varlıkların hukuki statüleri, kişilikleri, bir hukuka aykırılığa veya suça konu olmaları halinde hukuki veya cezai sorumlulukları ile kendi aralarında geçerli olabilecek kuralların olup olamayacağı hususlarının, yasal düzenlemelere konu olması gerekliliğini tartışmaya çalışacağım. Söz konusu düzenlemeler yapılırken hangi ölçütlerin esas alınması gerektiği ve bu düzenlemelerin nasıl ve ne şekilde gerçekleştirileceği noktasındaki görüşlerimi belirteceğim. Son olarak da bu konuda mevcut düzenlemelerin bulunup bulunmadığından bahsedeceğim.

Yapay zekâ teknolojisinin yaratabileceği mahremiyet ve gizlilik açıkları karşısında hukuk düzeninin yaklaşımı ve yapılması gereken düzenlemeler

İnsanlık, var olduğu tarihten bu yana ihtiyaçlarına cevap verecek ve hayatını kolaylaştırıp kendisine yardım edecek araçların yapımı için uğraşmıştır. Bu araçların yapımı için bilgiye, yeteneğe ve deneyime gereksinim vardır. İşte bu noktada teknoloji kavramı gündeme gelir. Kısaca, insanların kendisine yardımcı olacak araçları ve gereçleri yapmak, üretmek veya geliştirmek için gereksinim duyduğu ve bilimsel ilerlemeye bağlı olarak gelişen ve artan araçlara teknoloji denir. Teknoloji, yapılan araştırmalar, çalışmalar ve deneyler ile gün geçtikçe gelişmekte ve şaşırtıcı boyutlara ulaşmaktadır.

Bilimsel ilerlemeler ile teknolojik gelişmeler sayesinde bilişim ve iletişim dünyasında meydana gelen gelişmelerle hayatımız ciddi bir biçimde değişmiş ve kolaylaşmış durumdadır. Bilgisayar, telefon ve internet ile dünyanın öbür ucuyla iletişim sağlanabilirken; ulaşım araçları sayesinde dünyanın dört bir yanı ulaşılabilir hale gelmiştir. Sağlık alanında ise gerçekleştirilen ameliyatlar, röntgenler ve filmler, kan tahlilleri ve DNA araştırmaları gibi faaliyetler tamamen bilimsel ilerleme ve teknolojiyle bağlıdır. Böylece tanı, tedavi yöntemleri ve tedaviye ulaşma hızı dolayısıyla da insan ömrünün uzaması açısından teknolojinin büyük katkıları olduğunu söylemek mümkündür. Hukuk ve özellikle ceza hukuku alanında ise teknoloji kullanılmadan yargılama yapılması ve suçluların yakalanması neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Güvenlik kameraları, kan ve parmak izleri ve takip sistemleri gibi teknolojiler, ceza soruşturma ve kovuşturmalarında sıklıkla kullanılmaktadır.

Görüldüğü gibi iletişim, ulaşım, sağlık, hukuk ve daha birçok alanda teknoloji ve teknolojinin getirdikleri vazgeçilmez hale gelmiştir. Nitekim teknoloji ürünlerinin sağladığı kolaylıklarla hayatımızın bir parçası haline geldiği açık bir gerçektir. Öyle ki artık teknolojinin sağladığı faydalar ve kolaylıklar olmadan bir yaşam sürülmesi düşünülemez. Peki hayatımızı bu denli kolaylaştıran teknoloji gerçekten bu kadar masum mu, hiç mi zararı yok? Maalesef durum böyle değil. Teknolojinin getirdikleri kadar götürdükleri de mevcut ve hatta bazı kesimler tarafından götürdüklerinin daha fazla olduğu iddia edilmekte. Ben bu düşüncede olmasam da faydalarının yanında birçok zararının da olduğunu inkâr etmek mümkün değil.

Teknolojiyle beraber gelişen savaş araçları, hava ve çevre sorunları, yer altı ve yer üstü kaynaklarının tükenmesi ve teknolojik araçların yaydığı elektromanyetik dalgaların canlılar üzerindeki zararı, teknoloji ile hayatımıza giren zorlukların ilk akla gelenleridir. Somut ve maddi örneklerin yanı sıra esasen en büyük zarar, insanların sosyal hayatı üzerinde gerçekleşmektedir. İnsanların, teknolojinin sağladığı kolaylıklardan sonra tembelleştiği ve dijital alanda daha fazla zaman geçirdiği gözlemlenmektedir. Bu da depresyon, stres ve uykusuzluk gibi birçok problemi beraberinde getirmiştir. Sosyal medya araçları sayesinde kendini daha kolay, hızlı ve daha geniş kitlelere ifade edebilen ve düşüncelerini paylaşabilen insan; diğer yandan yüz yüze iletişime geçmeyen, sanal ve bağımlı bir varlığa dönüşmüştür. Hal böyle olunca hayatımıza teknoloji bağımlılığı adıyla yeni bir hastalık türü girmiş ve çağın hastalığı olarak da kabul edilmeye başlanmıştır. Teknoloji bağımlılığı ile mücadele amacıyla birçok kuruluş harekete geçmiş ve çalışmalara başlamıştır.

Teknolojinin faydalarının ve zararlarının birleştiği en önemli nokta ise bilgi alışverişinin gerçekleşmesidir. Özellikle internet aracılığıyla olmak üzere, bilişim ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle bilgi alışverişi çok kolay ve hızlı hale gelmiştir. Bugün saniyeler içerisinde çok büyük sayıda verilerin tutulması, işlenmesi ve aktarılması mümkündür. Bununla birlikte verilerden yola çıkılarak veri sahibine de kolaylıkla ulaşılabilmektedir. Bu durum, sağladığı faydaların yanında, bireylerin kendilerine ait olan bilgilerinin, bu bilgilerle hiçbir ilgisi ve menfaati olmayan üçüncü kişilerin eline geçmesi ve bu bilgilerin üçüncü kişiler tarafından hukuka uygun veya aykırı olarak kullanılması tehlikesini gündeme getirmiş ve bu konuda endişe edilmeye başlamıştır. Bu endişelerin çıkış noktası daha basit teknolojilere dayanmış olsa da büyümesi ve ciddi boyutlara ulaşması günümüz teknolojisiyle gerçekleşmiştir.

Bugün teknolojide ulaştığımız son noktanın ise, bundan kısa bir süre önce hayal edilmesi bile zor olan ve hayal edilse dahi gerçekleşmesine imkânsız gözüyle bakılan gelişmelerden oluştuğunu görüyoruz. Özellikle yapay zekâ alanında gelinen nokta, hem heyecanlandırıcı hem olası senaryolar karşısında düşündürücü niteliktedir. Zira yapay zekâlı varlıkların birçok mesleğin yerine geçebileceği, cerrahi operasyonlar yapabileceği, doksan yıl içinde kendilerinin dahi yapay zekâ araştırmaları yapabileceği ve hatta bu varlıkların yüz yıl sonra bizler gibi olabileceği konuşuluyor. Yapay zekâdan beklenen öğrenme, öğrendiğini analiz etme ve analiz çıktısını yorumlayarak karar verme, hatta söz konusu olan bir yapay zekâlı robotsa hareket etme aşamalarını gerçekleştirebilmesidir. Bu amaçlarla devam eden yapay zekâ çalışmaları ve bu çalışmaların mevcut ürünleri düşünüldüğünde söz konusu ihtimaller pek de imkânsız görünmemekte.

Yapay zekâlı varlıkların öngörülen geleceğini insanlık için tıpkı teknolojideki gelişmeler gibi faydalı ve yardımcı olacağını savunanlar kadar; tam aksine insanlar için tehlikeli olarak değerlendiren kesimler de mevcut. Peki bu tehlikenin kaynağı nedir? İnsanlar gibi araştırma yapabilecek, insanların gerçekleştirdiği meslek faaliyetlerinde onlara yardımcı olabilecek ve insanın hayatında kahvesini içeceği saati, ne zaman nereye gideceğini bile tahmin edebilmek gibi birçok kolaylık sağlayabilecek olan yapay zekâlı varlıkların ne gibi riskleri olabilir? Aslında bu sorunun cevabı tam da sorunun kendisinde saklıdır. Saydıklarım her ne kadar ilk bakışta yapay zekâ teknolojisinin ne kadar harika olduğunu düşündürse de esasen olası tehlikeleri de anlatmaktadır. Yapay zekâlı varlık, sizin kahve içeceğiniz saati nerden bilebilir? Kullanmanız gereken ilacı ve ilaç saatinizi hatırlatacak olması nasıl mümkün olabilir? Ailenizi ve yakın çevrenizi nereden tanıyabilir? Bütün bu soruların tek cevabı var: Veri, özellikle de kişisel veri! Yapay zekâ teknolojisi kendisine yüklenen veriler üzerinde zihinsel faaliyetler gerçekleştirir ve ortaya sonuçlar çıkarır. Dolayısıyla, esas olarak verilerden yola çıkar, burada da karşımıza büyük veri (big data) kavramı karşımıza çıkar. Yapay zekânın gerçekleşmesi, yapay sinir ağlarının gelişmesine bu da çok sayıda verinin üretilmesi, depolanması, erişilebilmesi ve bunların işlenmesine bağlıdır.

Verileri kullanarak insan zekâsını taklit eden faaliyetlerde bulunan yapay zekâlar, birçok farklı açıdan bu faaliyetleri insan zekâsından daha iyi gerçekleştirebilir. Yapay zekânın; doğal zekâ, yani insan zekâsı gibi belli bir ömrünün ve kapasitesinin olmaması, yapay zekâ algoritmalarıyla donatılmış bir makine içindeki verilerin kolaylıkla kopyalanabilmesi ve belli bir sistem üzerinde kurulmuş olması itibarıyla her durumda aynı ve objektif tepkiler verebilmesi kendisine yüklenen verilerin analizini yapma sürecinde insan zekâsından daha üstün olduğu yönlerdir.

Bireylere ait verileri bu denli etkin ve ölçüsüz bir biçimde kullanabileceği öngörülen yapay zekâların, bu veriler üzerinde gerçekleştirecekleri faaliyetler sonucu, hukuka aykırı kullanımlara ve insan hakları ihlallerine neden olabileceklerinden endişe edilmektedir. Zira halihazırda yapay zekâ algoritmalarının kullanıldığı alanlarda insan haklarının yoğun bir biçimde ihlal edilmesi ve tehlike altında olması bu endişeleri kuvvetlendirmektedir. Endişelerin esas yaşandığı ve toplandığı nokta ise bireylerin özel hayatının gizliliği ve özel hayata saygı hakkı kapsamında mahremiyet ve giz alanına ilişkindir.

Mahremiyet hakkı 1970 tarihli “Kitlesel İletişim Araçları ve İnsan Hakları Bildirisi”yle, bir kişinin hayatını, minimum müdahaleyle yaşama hakkı olarak tanımlanmıştır. Kişinin özel hayatı, fiziksel ve ruhsal bütünlüğü, onuru ve itibarı ile aile hayatı bu kapsamdadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Özel yaşam ve aile hayatı hakkı” başlıklı 8’inci maddesiyle de mahremiyet hakkının da korunduğu, AİHM içtihatlarında açıkça belirtilmektedir.

Buna göre kişi, kendi bütünlüğü ile özel ve aile yaşamı alanlarına en az müdahale ile hayatını sürdürebilmelidir. Oysa günümüz teknolojisi ve yapay zekâlı varlıkların geleceği bu hak üzerinde maksimum düzeyde müdahale edebilecek nitelikte üretilmekte ve dizayn edilmektedir. Bunun nedeni, söz konusu teknolojileri her kullandığımızda ardımızda dijital izler bırakmamızdır. Dijital alanda ve buna bağlı olarak internette attığımız her adım; hangi web sitelerine girip ne araştırdığımız, ziyaret ettiğimiz alışveriş sitelerinde hangi ürünlere baktığımız, hatta nerelerde yemek yediğimiz ve kimlerle olduğumuz gibi en mahrem alanımıza ilişkin bilgiler sürekli kaydedilmektedir. İşin ilginç tarafı kimsenin bilmesini ve ulaşmasını istemeyeceğimiz bu bilgileri çoğu zaman kendi ellerimizle ortalık yere bırakmamızdır.

Günümüzde, büyük ölçüde teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan tehlikeler dolayısıyla kişisel verilerin korunmasına ilişkin sorunlar daha iyi anlaşılmış ve özellikle 1980’li tarihlerden itibaren Avrupa Birliğinin bu yöndeki çalışmaları neticesinde kişisel verilerin korunması hakkı oluşmuştur. Ülkemizde de kişisel veriler 2010 tarihli değişiklikle Anayasa’nın 20’nci maddesinde ve 7 Nisan 2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6698 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelikler ile korunmaktadır. Ayrıca kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi ve yayılması Türk Ceza Kanunu ile de 1 Haziran 2005 tarihinden beri suç olarak düzenlenmiştir.

Bununla beraber, teknolojinin gelişmesi ve yapay zekâlı varlıkların iyiden iyiye hayatımıza girmesi ile bu korumaların yetersiz kalacağından şüphe yoktur. Ben, yapay zekâlar tarafından kişisel verilerimizin hukuka aykırı bir biçimde kullanılması ile yakın bir gelecekte karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum. Gelinen nokta düşünüldüğünde, yukarıda bahsettiğim olası tehlikelerin çok da uzak olmadığını öngörüyorum. Bu nedenle teknoloji ve yapay zekâlar konusunda hukuk düzleminde de çalışmalara başlanması, etik ilkelerin belirlenmesi ve düzenleme yapılması yoluna gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu kapsamda ilk olarak, yapay zekâlı varlıkların hukuki statü tartışması çözümlenmelidir. Ardından günümüz dünyasında kişisel verilerin kullanımı olmadan hayata devam edilmesinin mümkün olmadığından artık şüphe edilmediğinden, yapay zekâlı varlıkların da kişisel veriye ihtiyaç duyacağı kesindir. Öyleyse yapay zekâlar tarafından hangi hallerde kişisel veri kaydedileceği, işleneceği ve/veya aktarılabileceği hukuki düzenlemelerle belirlenmelidir. Sözgelimi bir yapay zekâlı varlığın elinde bulundurduğu kişisel veriyi, hangi şartlar altında başka bir yapay zekâlı varlığa aktarabileceği öngörülebilir olmalıdır. Bundan sonra, bu varlıkların mahremiyet ve özel hayata saygı hakkı başta olmak üzere temel insan haklarını ihlal etmeleri halinde hukuki ve cezai sorumlulukları düzenlenmelidir.