Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Üzerine Bazı Tespit ve Değerlendirmeler

Mustafa ÖZEN

Yaklaşık 80 yıla yakın bir süredir yürürlükte kalan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 1.6.2005 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır. 5237 sayılı yeni Kanun, doğal olarak 765 sayılı önceki Kanundan farklı bir bakış açısı getirmiştir. Yeni olan her şey gibi, kanunun da, bir çok eleştiriye tabi tutulacağı doğaldır. Yapıcı eleştirilerle, aksayan yönlerinin daha sağlıklı ve adalet ilkelerini kapsayıcı şekilde düzeltilmesi gerekmektedir.

İntihara Yönlendirme, Taksirle Yaralama, Cinsel Dokunulmazlık, Karşılıksız Yararlanma, Cinsel İstismar, Resmi Evrakta Sahtecilik, Suç İşlemeye Tahrik, Zimmet, İrtikap.

Türk Ceza Kanunu (5237 sayılı) 1.6.2005 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndan farklı bir anlayış sergilenmiştir. Kanun hazırlanırken, gerek kamuoyunda, gerek akademisyenler ve uygulayıcılar tarafından; bir çok batılı ülkede olduğu gibi, uzun bir tartışma ve değerlendirme dönemi geçirilmediği için, dil, ifade ve içerik yönünden uygun olmayan bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu çalışmada, 5237 sayılı Kanun’un özel hükümler kısmında yer alan hükümlerine ilişkin bazı sıkıntıları irdelemeye çalışacağız.

I- Hayata Karşı Suçlar Bakımından

1) Kanun’un 84. maddesinde, intihara yönlendirme suçu düzenlenmiştir. Bu suç, 765 sayılı Kanun’da, intihara ikna ve yardım şeklinde düzenlenmişti. Bu düzenleme, bu suçun cezalandırılabilmesi için, hem teşvik hem yardım etme unsurunu birlikte kabul ediyordu. Yani, sadece teşvik etme yeterli görülmüyor; aynı zamanda yardım etme de isteniyordu. Bu düzenleme, o dönemde çok eleştirilmekte idi. 5237 sayılı Kanun’la kaldırılması bu anlamda yerinde olmuştur. Ancak, yeni düzenleme, olumlu olmasına karşın bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Şöyle ki, 84. maddenin 1. fıkrasında, intihara azmettirme fiili cezalandırılmaktadır. 2. fıkrada ise, bu azmettirme fiili sonucunda, azmettirilen kişinin intihar etmesi halinde, azmettirenin, dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını öngörmektedir.

Azmettirme , suç işleme düşüncesi olmayan bir kimsede suç işleme düşüncesi oluşturmaktır. 2. fıkraya baktığımızda; intihar etme düşüncesi olmayan bir kimsede, intihar etme düşüncesi oluşturulması ve bunun üzerine kişinin kendisini öldürmesi durumunda, azmettirenin durumu, bir başkasını kasten öldürme suçundaki failin durumu ile; kast, hareket ve netice bakımından nasıl bir fark oluşturmakta olduğunu akla getirmektedir. Olaya salt nedensellik bağı bakımından bakmak bizi objektif sorumluluğa götürür. Bu nedenle, kusurluluğa da bakmak gerekecektir. Nedensellik bağı açısından bakıldığında, failin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın; azmettirme fiili olmasaydı, netice meydana gelmeyecekti, denilebiliyorsa ve salt neticenin gerçekleşmesine bakılarak sorumluluk yoluna gidiliyorsa objektif sorumluluk var demektir. Azmettiren azmettirtme fiilini işlerken, bu fiil neticesinde, azmettirilenin intihar edebileceğini öngörüyor ve sonucunu da kabulleniyorsa, olası kasta dayalı sorumluluk vardır ve kişinin, kasten öldürme suçundan sorumlu olması gerekir.