Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Tasfiyesinden Önceki Dönemde Katılma Alacağının Devrinin Mümkün Olup Olmadığı Problemi

Problem as to Possibility of Transfer of Participation Claim in the Period Prior to Liquidation of the Regime of Participation in Acquired Property

Furkan ÖZDEMİR,Nurcihan DALCI ÖZDOĞAN

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu evliliklerde, mal rejiminin tasfiyesinden önceki dönemde katılma alacağının alacağın devri yoluyla üçüncü kişilere devredilip devredilemeyeceği sorusuna cevap verebilmek adına öncelikle katılma alacağının hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Zira devre konu alacak mevcut yani devir anında hukuken doğmuş bir alacak olabileceği gibi, gelecekteki yani devir anında henüz doğmamış bir alacak da olabilir. Bu doğrultuda katılma alacağını hukuken nitelendirirken farklı aşamalara göre değerlendirme yapılmalıdır. Kanaatimizce eşler arasında mal rejimi sona ermekle birlikte henüz tasfiye tamamlanmadan önceki aşamada doğmuş fakat henüz muaccel hale gelmemiş bir katılma alacağı mevcuttur. Bu aşamada alacak belirli veya belirlenebilir nitelikte de olduğu için, herhangi bir borç ilişkisinden doğmuş alacak gibi devre konu yapılabilir. Ancak eşler arasında evlilik birliği devam ederken, yani mal rejimi sona ermeden önceki aşamada ortada doğmuş bir katılma alacağından söz edilemeyecektir. Mal rejimi sona ermeden önce gelecekteki bir alacak niteliğinde olan katılma alacağı kural olarak diğer gelecekteki alacaklar gibi devre konu yapılabilir. Fakat katılma alacağı, mal rejiminin tasfiyesi neticesinde TMK m.236 gereğince gerçekleşecek kanuni takas ile birlikte belirli hale gelebileceğinden, bir diğer anlatımla ancak hangi eşin katılma alacağına sahip olabileceği tasfiye ile netlik kazanacağından, bu aşamada katılma alacağı belirli veya belirlenebilir nitelikte olmadığı için devre konu yapılamayacaktır. Bununla birlikte evlilik birliği bir kader birliği niteliğinde olduğu için herhangi bir borç ilişkisi gibi ele alınamayacaktır. Bu bağlamda, mal rejimi sona ermeden önce katılma alacağının devrinin ahlâka aykırı olduğu ve herhangi bir borç ilişkisinden doğacak gelecekteki bir alacak gibi devre konu yapılamayacağı kabul edilmelidir.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Artık Değer, Katılma Alacağının Devri, Beklenen Hakkın Devri, Beklenti.

In order to give an answer to the question of assignability of the participation claim prior to liquidation of the matrimonial regime via assignment of claims in the marriages in which regime of participation in acquired property is valid, legal nature of the participation claim should be determined. Yet the claim subject to assignment can be a claim existing, in order words which has legally arisen, at the time of assignment as well as a claim which is future, in other words which has not arisen at the time of assignment. Therefore legal evaluation of the participation claim should be done according to different stages. In our opinion a participation claim which has arisen but not become due exists in the stage where the matrimonial regime has ended but liquidation is not completed yet. In this stage since the claim is determined or determinable, it can be subject to assignment as a claim that has arisen from any debtor-creditor relationship.But a participation claim that has arisen can not be in question during continuation of the marriage namely prior to end of the matrimonial regime. In principle participation claim which has the nature of a future claim before end of the matrimonial regime can be subject to assignment as other future claims.However as the participation claim can be determined with the legal set off at the end of liquidation of the matrimonial regime as per the Article 236 of the Turkish Civil Code, in other words as which spouse will acquire the participation claim will be cleared with liquidation, participation claim can not be subject to assignment since it is not determined or determinable at this stage. Though since marriage is sharing a common fate, it can not be handled as any debtor-creditor relationship. In this context it should be accepted that assignment of the participation claim prior to end of the matrimonial regime is immoral and that participation claim can not be subject to assignment as a future claim arising from any debtor-creditor relationship.

Regime of Participation in Acquired Property, Surplus Value, Assignability of the Participation Claim, Assignability of the Expectant Right, Expectation.

I. Giriş

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin (Errungenschaftsbeteiligung) geçerli olduğu evliliklerde, mal rejiminin tasfiyesinden önceki dönemde katılma alacağının (Beteiligunsforderung), TBK m.183 vd. hükümlerinde düzenleme alanı bulan alacağın devrine konu edilip edilemeyeceği çalışma konumuzu teşkil etmektedir. Bu bağlamda, söz konusu çalışmanın temel kavramı, katılma alacağıdır. Zira ayrıntılı olarak aşağıda ele alınacağı üzere, katılma alacağı borç ilişkisinden doğan herhangi bir alacaktan birçok açıdan farksızdır. Ancak alacağın devrine konu yapılmaları bakımından bazı noktalarda borç ilişkisinden doğan herhangi bir alacak ile edinilmiş mallara katılma rejiminde söz konusu olan katılma alacağı farklılık arz etmektedir.

Bilindiği gibi katılma alacağı, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) ile yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimine özgü bir kavramdır. Bu nedenle, bu çalışmada ele alacağımız problemler sadece eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin söz konusu olduğu evlilikleri ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, çalışma konumuzun kapsamına 2002 yılı sonrası evlenen ve edinilmiş mallara katılma rejimi dışında bir mal rejimine tâbi olmayan ve 2002 yılı öncesi evlenmiş olup da 2002 yılı itibarıyla edinilmiş mallara katılma rejimine tâbi olan1 veya yine 2002 yılı öncesi evlenmiş olup da Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m.10/III hükmü gereğince, 4721 sayılı TMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde mal rejimi sözleşmesiyle, evlenme tarihinden itibaren edinilmiş mallara katılma rejimine tâbi olmayı seçen eşlerin taraflarını teşkil ettiği evlilikler girmektedir.

Edinilmiş mallara katılma rejimi, üzerinde epeyce çalışılmış konulardan biri olmakla birlikte, çalışma konusu olarak seçmiş olduğumuz katılma alacağının tasfiye öncesi dönemde devri hususu, az sayıdaki eser dışında detaylı bir incelemeye tâbi tutulmamış, genel eserlerde sadece birkaç cümle ile konuya temas edilmiştir. Bu çalışma ile amacımız tasfiye öncesi dönemde katılma alacağının herhangi bir borç ilişkisinden doğan/doğacak bir alacak gibi, alacağın devri yoluyla üçüncü bir kişiye devredilip devredilemeyeceği sorusuna, nedenleriyle birlikte cevap bulmaktır.

Evlilik birliği devam ederken, yani mal rejimi sona ermeden önce, neden eşler ileride doğması muhtemel katılma alacağını devretmek ister veya neden böyle bir devre ihtiyaç duyar sorusu akla gelebilir. Aşağıda detaylı bir biçimde açıklanacağı üzere mal rejimi sona ermeden önceki aşamada katılma alacağı gelecekte doğacak (gelecekteki) yani henüz doğmamış bir alacak niteliğindedir ve özellikle uygulamada gelecekteki alacakların devri bir teminat müessesesi olarak kullanıldığı için, eşlerden biri ve özellikle de ekonomik açıdan zayıf konumda olan eş, mal rejimi sona ermeden önce ileride doğabilecek katılma alacağını devrederek kredi temin edebilecek ve çeşitli iş kollarında faaliyet gösterebilecektir. Klasik bir ifadeyle Türk Hukukunda edinilmiş mallara katılma rejiminin toplumsal hayatta ekonomik açıdan çoğunlukla daha zayıf durumda olan kadını korumaya hizmet ettiği görüşü hakimdir. Her ne kadar mal rejiminin eşleri ve özelde kadını korumaya hizmet ettiği görüşüne katılmamakla birlikte, mal rejimi sona ermeden önce katılma alacağının devri yoluyla iş yapabilme fırsatı bulmak, belki de bu koruma işlevini yerine getirmiş olacaktır. Bu bağlamda acaba evlilik birliği devam ederken eşlerden biri acil kredi ihtiyacı duysa katılma alacağını (teminat amacıyla2 ) devre konu yapabilecek midir? Bu çalışmada bu soruya borçlar hukuku ve mal rejimi hukuku kuralları çerçevesinde cevap bulunmaya çalışılacaktır.

II. Katılma Alacağı Kavramı ve Katılma Alacağının Hukuki Niteliği

Edinilmiş mallara katılma rejiminde katılma alacağı TMK m.236/I (ZGB Art.215/I) hükmünde düzenleme alanı bulmakta olup, söz konusu hükme göre, her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Artık değer (Vorschlag), edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi sonucunda bir eşin diğer eşe karşı borçlu olduğu katılma alacağını tespite yarayan hesapsal3 bir değerdir ve edinilmiş mal veya kişisel mal gibi bir malvarlığı grubu değildir. Dolayısıyla katılma alacağının tespiti için öncelikle artık değerin tespiti gerekmektedir. Peki bu tespit nasıl yapılacaktır?

Artık değer, eşler arasındaki mal rejiminin TMK m.225’te (ZGB Art.204) öngörülen sebeplerden biriyle sona ermesi durumunda, tasfiye talebi üzerine eşler için ayrı ayrı hesaplanır4 . Bu konuda mal rejiminin hangi sebeple sona erdiğinin bir önemi ve farklılığı bulunmamaktadır. TMK m.231 (ZGB Art.210) hükmünde düzenlenen artık değer, eklenecek malvarlığı değerleri (TMK m.229/ZGB Art.208) ve denkleştirme alacakları da (TMK m.230/ZGB Art.209) dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplamından bu mallara ilişkin borçlar çıkarılmak suretiyle hesaplanır. TMK m.231’de belirtilmese de, artık değer hesabında, hesap yapılan eşin edinilmiş mallarına varsa diğer eşe karşı değer artış payı alacağı (TMK m.227/ZGB Art.206) da eklenir. Eşlerin kişisel malları bu hesaplamada dikkate alınmaz. Yapılan bu hesaplamada o eşe ait malvarlığı unsurları, aktif kalemleri teşkil eder. Bundan sonra yapılacak işlem, aktiflerin toplamından edinilmiş mal grubuna ait borçların (pasiflerin) düşülmesidir. Bu hesaplamada pasif kalemleri, eşlerden birinin diğerine veya üçüncü kişilere karşı olan ve edinilmiş malları yükleyen borçları, eşin kişisel malları lehine varlığı tespit edilen denkleştirme borcu ve diğer eşe karşı olan değer artış payı borcu teşkil etmektedir. Böylece her bir eş için yapılacak hesaplama ile o eşe ait artık değer miktarı bulunmuş olur. Hesaplama sonucunda artık değerin pasifi aktiflerinden daha fazla çıkarsa, eksik değer (Rückschlag) ortaya çıkmış olur. TMK m.231/II (ZGB Art.210/II) hükmüne göre değer eksilmesi göz önüne alınmaz.

Artık değere ilişkin yapılan hesaplama neticesinde (eksik değer ihtimali dışında) her bir eş için artık değer miktarı belirlenmiş olur. TMK m. 236/I hükmüne göre, her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı5 üzerinde hak sahibi olur ve alacaklar takas edilir. Böylece takastan sonra daha küçük artık değere sahip olan eşin daha büyük artık değere sahip olan eşe karşı artık değere katılma alacağı tespit edilmiş olur. Belirtmek gerekir ki, TMK m. 236/I hükmünde öngörülen takas neticesinde daima eşlerden biri lehine katılma alacağı tespit edilmiş olur. Zira her bir eş için belirlenen artık değerin yarısı oranında eşler karşılıklı olarak hak sahibi olduğu için, bu karşılıklı katılım neticesinde de sadece bir eş lehine katılma alacağı hakkı tespit edilmiş olacaktır6 . Sadece her iki eş için hesaplanan artık değer miktarları aynı tutarda ise veya her iki eş bakımından da tespit edilen artık değer miktarı yoksa, eşlerden biri diğerine karşı katılma alacağı borçlusu olmayacaktır7 .

Yukarıda belirtmiş olduğumuz istisnai durumlar dışında eşlerden biri lehine tespit edilebilecek katılma alacağı belirlenirken, daha büyük olan artık değerden küçük olan çıkarılır ve bu miktarın yarısı küçük artık değere sahip olan eşin katılma alacağı olarak tespit edilir8 . Aynı sonuca büyük artık değer alacağından (Vorschlagsforderung) küçük artık değer alacağı çıkarılarak da ulaşılır. Örneğin, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi sonucunda, eşlerden kadına ait artık değer 60.000 TL, kocaya ait artık değer 40.000 TL olarak tespit edilmiş olsun, katılma alacağı hesabında ilk yönteme göre büyük olan artık değerden küçük olan çıkarılır, yani 60.000-40.000=20.000 TL olarak bulunur ve bunun yarısı üzerinde yani 10.000 TL, küçük artık değere sahip olan eşin yani kocanın katılma alacağı olduğu belirlenmiş olur. Diğer yönteme göre ise, eşlerden her biri diğerine ait olan artık değerin yarısı tutarında artık değer alacağına sahip olur, yani kadına ait artık değer olan 60.000’in yarısı olan 30.000 TL kocaya ait artık değer alacağıdır. Kocaya ait artık değer olan 40.000 TL’nin yarısı olan 20.000 TL kadına ait artık değer alacağıdır. Artık değer alacaklarının takası neticesinde 10.000 TL kocaya ait katılma alacağı olarak belirlenmiş olur. Her iki hesaplama yöntemi aynı sonucu verecektir.