Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hukuk Yargılamasında Delillerin Serbestçe Değerlendirilmesi İlkesi

The Principle of the Free Evaluation of Evidences in Civil Jurisdiction

Aybüke BASIM

Delillerin serbestçe değerlendirmesi ilkesinin medeni yargılamaya hâkim olan ilkeler arasında açıkça düzenlenmemesi, bu ilkenin medeni yargı alanında geçerli olup olmadığı hususunda belirleyici bir ölçüt değildir. Bu noktada belirleyici olan, kanun koyucunun iradesi olup; delillerin serbestçe değerlendirmesi ilkesi bağlamında bu irade, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 198. maddesinin 1. fıkrasında somutlaşmıştır. Bu düzenleme uyarınca, kanuni istisnalar dışında hâkim delilleri serbestçe değerlendirecektir.

Bu çerçevede çalışmamızda, delillerin serbestçe değerlendirmesi ilkesi, öncelikle delillerin serbestçe değerlendirilmesi kavramı ortaya konulmak suretiyle bu kavramın kapsamına dahil olan hususlar bağlamında incelenmiştir. Daha sonra, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca hâkimin takdir yetkisi ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi arasındaki farklılıklar, delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesinin diğer ilkelerle ilişkisi, ispat ölçüsü kavramı ve buna bağlı olarak tam ispat ve yaklaşık ispat kavramları üzerinde durulmuştur. Son olarak, delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesinin sınırları ve hâkimin delilleri değerlendirmesinin denetimi ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Medeni Yargılamaya Hâkim Olan İlkeler, Delillerin Serbestçe Değerlendirilmesi İlkesi, Hâkimin Takdir Yetkisi, İspat, İspat Ölçüsü, Tam İspat, Yaklaşık İspat, Delil.

That the principle of free evaluation of the evidence was not regulated by the principles which rule the civil justice is not a decisive criterion which decides whether this principle applies to the field of civil justice. At this point, what is decisive is the will of the law-maker which is, in the context of the principle of free evaluation, embodied by the 1st paragraph of clause 198, number 6100 of the Civil Law. Per this regulation, the judge will evaluate pieces of evidence freely apart from the legal exceptions.

Within this framework, the principle of free evaluation of the evidence was examined within the context of the issues included within the concept, firstly presenting the concept of freely evaluating the evidence. Later on, in accordance with the 4th clause of the Turkish Civil Code, the focus will be on the differences between the judge’s discretion and free evaluation of evidences, the relation of the principle of free evaluation of evidences to other principles, and on a related point, the concepts of full proof and approximate proof. Finally, an effort has been made to determine the limits of the principle of free evaluation of evidences and the judge’s control over the process of evaluation of evidences.

Principles Ruling Civil Justice, The Principle of Free Evaluation of Evidences, The Judge’s Discretionary Power, Proof, Criteria of Proof, Full Proof, Approximate Proof, Evidence.

Giriş

Medeni yargılamaya hâkim olan ilkeler, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun aksine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24-33. maddeleri arasında ilk kez ayrı bir bölüm olarak ve belli bir sistematik izlenmek suretiyle düzenlemişlerdir. Bununla birlikte, çalışmamızın konusunu oluşturan hâkimin delilleri serbestçe değerlendirmesi ilkesi, medeni yargılamaya hâkim olan ilkeler arasında açıkça düzenlenmemiştir. Ancak böyle bir durum, söz konusu ilkenin medeni yargı alanında geçerli olup olmadığı hususunda belirleyici bir ölçüt değildir. Bu noktada belirleyici olan, kanun koyucunun iradesi olup; hâkimin delilleri serbestçe değerlendirmesi ilkesi bağlamında bu irade, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 198. maddesinin 1. fıkrasında somutlaşmıştır. Bu düzenleme uyarınca, kanuni istisnalar dışında hâkim delilleri serbestçe değerlendirecektir. Söz konusu düzenlemenin lafzından da anlaşıldığı üzere, hâkimin delilleri serbestçe değerlendirmesi ilkesi belli hukuki sınırlandırmalara tabidir. Bu nedenle, hâkimin delilleri serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, bu sınırlandırmalar göz önünde bulundurulmak suretiyle incelenmelidir.

Bu çerçevede çalışmamızda, hâkimin delilleri serbestçe değerlendirmesi ilkesi, öncelikle delillerin serbestçe değerlendirilmesi kavramı ortaya konulmak suretiyle bu kavramın kapsamına dahil olan emare ispatı bağlamında da incelenecektir. Bu inceleme yapıldıktan sonra, delillerin serbestçe değerlendirilmesi kavramı ile sıkça karıştırılan, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca hâkimin takdir yetkisi ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi arasındaki farklılıklar ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesinin belli başlı yargılama hukuku ilkeleriyle ilişkisi ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Bununla birlikte, delillerin serbestçe değerlendirilmesi bağlamında, bir delilin inandırıcılık açısından hâkimde uyandırmış bulunduğu kanaatin derecesini ifade eden ispat ölçüsü kavramı ve buna bağlı olarak tam ispat ve yaklaşık ispat kavramları üzerinde durulacaktır. En nihayetinde çalışmamız, delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesinin; hukuka aykırı şekilde elde edilmiş deliller, hâkimin dava dışında edindiği şahsi bilgisi, delil sözleşmesi, kesin delille ispat zorunluluğunun söz konusu olduğu haller ve hâkimin keyfi tutum ve davranışlarda bulunmaması ve hukuki gerekçelere dayanması şeklinde sayılabilecek sınırları ve hâkimin delilleri değerlendirmesinin denetimi ortaya konularak sonuçlandırılacaktır.

I. Delillerin Serbestçe Değerlendirilmesi

Delillerin değerlendirilmesi, ispat faaliyeti sürecinde ortaya çıkan bir kavramdır. Bu noktada, öncelikle ispat kavramından ne anlaşılması gerektiği ortaya konulmalıdır. İspat, dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemi olarak tanımlanmaktadır1 . Bu tanımdan da hareket edilmek suretiyle, ispat faaliyeti bir vakıanın ispatı bağlamında birbirini izleyen işlemlerin bütününü ifade etmektedir. İspat faaliyeti içerisinde delillerin değerlendirilmesi ise, delillerin gösterilmesinden sonraki bir aşamayı ifade etmektedir2 .

HMK’nın 187. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ispatın konusu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar olup, bu vakıaların ispatı için delil gösterilmektedir. Bu bağlamda, delillerin değerlendirilmesi faaliyeti çerçevesinde, hâkimin öncelikle tarafların iddialarını dayandırdıkları vakıaların uyuşmazlığın çözümünde etkili olup olmadıklarını tespit etmesi gerekmektedir. Zira, bir davada dava konusu uyuşmazlığın çözümü için gerekli olan vakıalar hakkında delil gösterilmekte ve sadece bu deliller inceleme konusu yapılabilmektedir3 . İddia edilen vakıaların uyuşmazlığın çözümünde etkili olup olmadıklarının tespit edilmesi, hâkimin zihninde ispat faaliyetinin başarıya ulaşıp ulaşmadığı hususunda yapılacak değerlendirmenin hazırlayıcısı olması açısından önem taşımaktadır4 . Hâkim bu aşamadan sonra, uyuşmazlığın çözümünde etkili olan vakıalar hakkında gösterilmiş delilleri inceleyecektir. Bu noktada, delillerin incelenmesi ve delillerin değerlendirilmesi kavramlarının birbirleriyle karıştırılmaması gerektiği belirtilmelidir5 . Zira, delillerin incelenmesi, hâkimin delilleri değerlendirmesi faaliyetinin hazırlayıcısı niteliğini haiz bir usuli işlemi ifade etmektedir6 .

Ortaya çıktıkları usul kesiti bakımından birbirlerinden farklı kavramları ifade eden olan delillerin incelenmesi ve delillerin değerlendirilmesi arasında hukuki dinlenilme hakkının açıklama unsuru bağlamında da fark vardır. Daha açık bir şekilde ifade edilecek olursa; kötüye kullanılmayan, incelenmesi gereken, usulüne uygun şekilde gösterilmiş delillerin incelemesinden kaçınılamamasına karşılık, gerekçesi belirtilmek suretiyle delilleri değerlendirmek ve bunları kararına esas alıp almamak hâkime bırakılmıştır7 . En nihayetinde delillerin değerlendirilmesi, delillerin incelenmesi faaliyeti kapsamında taraflarca gösterilmiş olan delillerden çekişmeli vakıalar bakımından ispata elverişli olanlar vasıtasıyla ispat faaliyetinin başarıya ulaşıp ulaşmadığı hususunda yapılan değerlendirme şeklinde ifade edilebilmektedir8 .

1086 sayılı HUMK’un aksine HMK’nda, senetle ispata ilişkin kuralların çok sayıda istisnasına yer verilmiş olması; hâkimin delilleri serbestçe değerlendirmesi ilkesinin, emare ile ispatı da içine alıp almayacağı sorusunu geçmiş dönemlere nazaran daha çok gündeme getirmektedir.

İspatta kullanılacak delillerin ispatın konusunu oluşturan vakıalarla ilişkili olup olmamasına göre yapılan ayrım uyarınca ispat, doğrudan ispat ve dolaylı ispata olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Dolaylı ispat da, emare ispatı ve ilk görünüş ispatı olmak üzere iki çeşittir.

Emare, tecrübe kuralları aracılığıyla, uyuşmazlığa uygulanacak olan hukuk kuralının koşul vakıası hakkında, kendisinden sonuç çıkarılabilen komşu başka bir deyişle civar, çevre vakıaları ifade etmektedir9 . Dolayısıyla emarenin kavramı bakımından göz önüne alınması gereken hususular; hukuk kuralının koşul vakıası, bu vakıaya yabancı olan komşu vakıalar ve tecrübe kuralarıdır. Bu noktadan hareketle emare ispatı, uyuşmazlık bağlamında uygulanacak olan hukuk kuralındaki koşul vakıaya yabancı olan komşu vakıaların ispatlanması yoluyla, tecrübe kurallarına dayanarak, koşul vakıanın karşılığını oluşturan somut vakıanın da gerçekleşmiş olduğu hususunda bir sonuç çıkarılması faaliyeti şeklinde tanımlanabilmektedir10 . Bu noktada, Üstündağ’ın emare ispatını, “bir delil başlangıcı teşkil eden vakıalara dayanarak ispat” şeklinde ele aldığını bu bağlamda da, ileri sürülen delillerin hukuk kuralının koşul vakıasına ilişkin olmayıp, bu vakıaya çıkarım yoluyla varılabilmesi imkanını veren vakıalar hakkında olduğunu belirttiği görüşü de önem taşımaktadır11 .

Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı üzere, emare ispatı, doğrudan ispatı değil; dolaylı ispatı karşılamaktadır12 . Zira, doğrudan ispat, uygulanacak olan hukuk kuralının koşul vakıasını karşılayan, doğrudan ona altlanabilecek somut vakıaların; dolaylı ispat koşul vakıaya yabancı ancak o vakıaya komşu vakıaların ispatına yöneliktir13 .

Emare ispatında hâkim tek başına somut olayı göstermeyen bireysel durumlardan yola çıkmakta ve bu bireysel durumların bir araya gelmesiyle ana olaya ulaşmaktadır14 . Bu hususu bir örnekle ifade edecek olursak: evinde yangın çıkan bir kimsenin, yangından kısa bir süre önce evine yüksek miktarda yangın sigortası yaptırmış olması, mali durumunun iyi olmaması, yangın günü evine birkaç bidon benzin satın alması gibi bireysel durumlar tek başına somut olayı göstermemekle birlikte, bir araya geldiklerinde evin bizzat sahibi tarafından yakıldığına (ana olay) emare teşkil etmektedir15 .

Hâkimin delilleri değerlendirmesi noktasında, emarenin bir ispat aracı mı yoksa ispatın konusunu oluşturan bir kavramı mı ifade ettiğinin tartışılması gerekmektedir. Doktrindeki yaygın görüş uyarınca emare, uygulanacak olan hukuk kuralının koşul vakıasına yabancı ancak o vakıaya komşu olan vakıaları konu alması itibariyle, ispat aracı değil; ispatın konusunu teşkil etmektedir16 . Buna karşılık Konuralp, emareyi, “bir iddianı doğrulanması konusunda kanaat edinmeye elverişli olan ve fakat temsili niteliği itibariyle iddia edilen vakıayı ancak ihtimal derecesinde veya kısmen doğrulayabilen ispat araçları” şeklinde tanımlamıştır17 . Bununla birlikte Konuralp, emarenin ispat aracı veya ispatın konusunu oluşturup oluşturmamasından ziyade, temsil değerinin bulunup bulunmadığının önemli olduğunu belirtmektedir18 .

Hâkimin delilleri değerlendirmesi ilkesi, emare ispatının iki temel unsurundan birini oluşturan emare sonucu ile ilgilidir. Emare ispatı, emare vakıa ya da vakıalar ve emare sonucu şeklinde iki temel unsurdan meydana gelmektedir. Emare vakıa ya da vakıalar yukarıdaki yangın örneğinde belirtilen bir veya birbirini destekleyen ve tamamlayan birden fazla vakıayı ifade etmektedir. Emare ile ispat söz konusu olduğu takdirde, öncelikle emare vakıaların ve emare vakıa açısından asıl vakıanın ispatlanması gerekmektedir19 . Asıl vakıanın ispatlanması da, emare sonucu ile ilgilidir. Emare sonucu, hâkimin emare vakıalar üzerinde tecrübe kurallarına dayanarak yaptığı değerlendirmelerin sonucunu ifade etmektedir20 .

Bu hususlardan hareketle, emare ile ispat faaliyeti açısından delillerin değerlendirilmesinin, uygulanacak olan hukuk kuralının koşul vakıasının gerçekleşmesi bağlamında, hâkimin emare vakıaların ve bu vakıaların ispatı bağlamında gösterilen delillerin yeterli olup olmadıklarına ilişkin, tecrübe kurallarını da göz önünde bulundurarak, yaptığı değerlendirmeyi ifade ettiğini söyleyebilmemiz mümkündür. Dolayısıyla, emare ispatı hâkimin kanaatine etki etmesi bağlamında, hâkimin delilleri serbestçe değerlendirmesi ilkesi ilkesiyle sıkı bir ilişki içerisindedir.