Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Beraat Eden Sanık Lehine Vekâlet Ücretine Hükmedilmemesi 
Adil Yargılanma Hakkını İhlal Eder mi?

Akif YILDIRIM

I. Genel Açıklamalar

Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak "savunma" hakkına yer verilmesi, adil yargılanma konusunda savunmaya verilen önemi göstermektedir.

Anayasa Mahkemesine göre Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)“Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir1. Bu görüşün hukuksal temelleri de bulunmaktadır. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır

30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin ikinci fıkrasında Anayasa Mahkemesinin açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verebileceği belirtilmiştir. Ancak anılan Kanun’da hangi nedenlerin “açıkça dayanaktan yoksunluk” kapsamında değerlendirileceği öngörülmemiştir. Anayasa Mahkemesi Kürşat Eyol başvurusuna ilişkin kararında2 hangi durumlarda açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle başvuruları kabul edilemez bulacağını açıklamıştır.

İhlal iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olması (kanun yolu şikâyeti) da bir açıkça dayanaktan yoksunluk nedenidir. Kanun yolu şikâyetleri niteliği gereği sadece adil yargılanma hakkı açısından söz konusu olabilir3 .

Buna göre bireysel başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz4 . Bu tür şikâyetlerle Anayasa Mahkemesinden somut olayın maddi ve/veya hukuksal yönden yeniden denetlenmesi ve istinaf/temyiz organı gibi kararın incelenmesi talep edilemez.

Ancak Anayasa Mahkemesine göre kanun yolu şikâyeti kuralı mutlak değildir. Derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hataların Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal etmesi ya da delillerin takdirinde bariz bir şekilde keyfilik bulunması durumunda Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi söz konusu olabilir5 .

4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 324. maddesinde yargılama giderleri, harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcama ve taraflarca yapılan ödemeler şeklinde belirtilmiştir. Anılan düzenleme uyarınca vekâlet ücretinin de yargılama gideri kapsamında bulunduğunda şüphe yoktur. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre de beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilecektir6 .

Ceza mahkemelerinin beraat eden sanık lehine vekâlet ücretine hükmetmemeleri, sanıkları, beraat hükmündeki bu hukuka aykırılığı bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne adil yargılanma hakkı çerçevesinde denetlettirmeye sevk etmiştir.

Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında ilgili yasal mevzuatın lafız ve amacına açıkça aykırı olarak kendilerini vekil ile temsil ettiren başvurucular lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bariz takdir hatası yapıldığı gerekçesiyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik kararlar vermekteydi7 .

Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (AİHM) ise Sözleşme'nin 6. maddesinin beraat eden kişilere ceza davasında yapılan yargılama masraflarını isteme hakkını içermediğini, adil yargılanma hakkının böyle bir garanti sağlamadığını kabul etmektedir8 .

II. Anayasa Mahkemesinin Konuyla İlgili Güncel İçtihadı

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, 7/2/2018 tarihinde Bedir Aydın tarafından yapılan bireysel başvuruda (B. No: 2015/15316), yüklenen suçtan beraat kararı verilmesine rağmen lehe vekalet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Başvurucunun iddiaları

Başvurucu; avukatının celselere defalarca katıldığını, tutanaklarda sanık müdafii olarak adının geçtiğini, ilk derece mahkemesince beraat kararı verildiği halde lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini, bu sebeple adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi;

Anayasa Mahkemesi, başvurucunun anılan iddialarıyla ilgili olarak özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

5271 sayılı Kanun'a göre mahkemelerin yargılama giderleri kapsamında hükmettikleri vekâlet ücretinin taraflar lehine bir hak ya da aleyhine bir yükümlülük doğurduğu anlaşılmaktadır. Ancak Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, suç isnadı altında olup da sonradan beraat eden kişilere yargılama masraflarını isteme yönünde bir güvence sağlamamaktadır.

Sonuç olarak beraatine karar verilen sanıklar lehine (Hazine aleyhine) vekâlet ücretine hükmedilmediğine ilişkin soyut iddiaların -adil yargılanma hakkına etkisi ortaya konulmadan- incelenmesi olanaklı değildir.

Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. Sonuç ve Değerlendirme

- Başvurucular, yüklenen suçtan beraat kararı verildiği hâlde lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmediği yönündeki şikâyetlerini, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluyla -Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında- incelettirmeye çalışmaktadır.

- Anayasa Mahkemesi önceki içtihatlarında, sanıklar lehine vekâlet ücretine hükmetme konusunda birçok düzenleme ve Yargıtay içtihadının mevcut olduğu ve bu kanuni düzenlemeler ve içtihatlar karşında başvurucuların kendileri lehine vekâlet ücretine hükmedilmesini beklediklerini belirterek mahkemelerin kendilerini vekil ile temsil ettiren sanıklar lehine vekâlet ücretine hükmetmemesi yönündeki uygulamasının adil yargılanma hakkının ihlal ettiği sonucuna varmıştır.

- Sonraki tarihli içtihadında ise Anayasa Mahkemesi, adil yargılanma hakkının, suç isnadı altında olup da sonradan beraat eden kişilere yargılama masraflarını isteme yönünde bir güvence sağlamadığını, sanıklar lehine (Hazine aleyhine) vekâlet ücretine hükmedilmediğine ilişkin soyut iddiaların -adil yargılanma hakkına etkisi ortaya konulmadan- incelenmesinin olanaklı olmadığını ifade etmiştir.

- Anılan yaklaşım AİHM içtihadıyla paraleldir. Dolaysıyla bu meselenin bireysel başvuru yoluyla değil, olağan/olağanüstü kanun yollarıyla çözümlenmesi yerinde olacaktır.