Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tüketici Hakem Heyetleri Menfi Tespit Talepleri Hakkında Karar Verebilir mi?

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Hukuki Sorun

İcra ve İflâs Kanununun 72’nci maddesinde düzenlenen, icra takibinden önce veya sonra, borçlunun borçlu bulunmadığının ispatı için açtığı davaya menfi tespit davası denilmektedir. Bu davanın miktar itibarıyla düşük olması ve borçlunun tüketici sıfatını haiz olması hâlinde uyuşmazlığın tüketici hakem heyetleri nezdinde görülmesi ihtimali gündeme gelmektedir.

2018 yılı itibarıyla, ilçe hakem heyetleri 4.570 Türk Lirasına kadar; il hakem heyetleri ise 6.860 Türk Lirasına kadar olan uyuşmazlıklara bakma yetkisine sahiptirler. Acaba menfi tespit talebinin bu miktarların altında olması durumunda tüketici hakem heyetleri bu tür uyuşmazlıklara bakabilecekler midir?

II. Yasal Düzenleme

Yasal düzenleme konusunda başvurulabilecek iki ayrı norm gurubu bulunmaktadır: İcra hukuku ve tüketici hukuku normları.

İcra hukuku normlarına baktığımızda şu düzenlemeler göze çarpmaktadır:

Menfi tesbit ve istirdat davaları:

İcra ve İflâs Kanunu m.72- (Değişik: 18.2.1965 - 538/43 md.)

Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.

(Değişik: 9.11.1988 - 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.

(Değişik: 9.11.1988 - 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.

Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.

Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.

Tüketici hukuku normları şöyledir:

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu m.68-1 (1) Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri dört bin (4.570) Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, altı bin (6.860) Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise dört bin (4.570) Türk Lirası ile altı bin (6.860) Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.2

Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği m.5- (1) Bakanlık, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla il merkezleri ile Bakanlıkça belirlenen ilçe merkezlerinde en az bir tüketici hakem heyeti oluşturur. Bakanlık, hangi ilçelerde tüketici hakem heyeti kurulacağını belirlerken, başvuru sayısını, nüfus yoğunluğunu, coğrafi şartları ve benzeri hususları dikkate alır.

III. Öğreti

Yukarıdaki yasal düzenlemelerden anlaşıldığı üzere, tüketici hakem heyetlerinin madde itibarıyla yetkisi, yani bakabileceği uyuşmazlıkların sınırı yasada ve yönetmelikte genel olarak çizilmiştir. Ancak bazı somut uyuşmazlıkların hangilerinin heyetlerde görülüp görülemeyeceği konusu tartışmalara yol açmaktadır. Bu tartışmaların sağlıklı bir sonucu bağlanabilmesi ise, heyetlerin hukuki niteliklerinin tespitine bağlıdır.

Konuya bu açıdan yaklaştığımızda, tüketici hakem heyetlerinin hukuki niteliğinin tartışmalı olduğu göze çarpmaktadır.3 Alternatif uyuşmazlık çözüm merci, kendine özgü4 bir çözüm merci, zorunlu tahkim5 gibi görüşler ileri sürülmüştür. Hukuki nitelik konusunda genel kabul gören bir görüş oluşmamıştır. Bu nedenle zorunlu tahkim niteliği konusunda açık bir yasal düzenleme yapılmasını öneren yazarlar olmuştur.6

Heyetlerin görev alanı, İİK m.67 ve devamı maddelerinde düzenlenen itirazın iptali davası ile gündeme gelmiş ve tartışmalara konu olmuştur. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 18.03.2015 tarihli ve E. 2015/4623, K. 2015/8731 sayılı kararında şu görüşlere yer verilmiştir: İİK m.67'de, itirazın iptali davası bakımından mahkeme kavramı kullanılmış olup tüketici hakem heyetlerinin mahkeme niteliğinde olmamasından ötürü, bu tür uyuşmazlıklara bakma yetkisi bulunmamaktadır. Heyetler ancak belirlenmiş miktarların altında olmak kaydıyla alacak talepleri hakkında karar verebilirler.

Bu karar öğretide tartışılmıştır.7 Bu kararı doğru bulanlar8 olduğu gibi, eleştiren yazarlar da olmuştur.9

Öğretide heyetlerin maddi anlamda yetkilerine daha geniş bir çerçeveden bakan ve konuya menfi tespit davası yönünden de değinen yazar ise Ermenek olmuştur. Yazar, tüketici sorunları hakem heyetine yapılan başvuruların bir dava niteliğinde bulunduğunu, uygulamada bu mercilere yapılan başvuruların şikâyet olarak adlandırılması onun hukukî niteliğini değiştirmediğini, bu nedenle heyetlerin uyuşmazlıkları çözme bağlamındaki faaliyetlerinin maddî anlamda bir yargılama faaliyeti olduğunu10 , dolayısıyla, takipten önce ve sonra açılan menfi tespit davalarına da bakabileceklerini ileri sürmüştür.11