Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson Hukuk Sistemlerinde Eser Sahibinin Manevi Haklarına İlişkin Farklı Yaklaşımlar Üzerine Bir Değerlendirme

A Review on Divergent Approaches Concerning Moral Rights of
 Authors in Continental European and Anglo-Saxon Legal Systems

Başak BAK

Kıta Avrupası ile Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde eser sahibinin manevi haklarına verilen önem son derece farklıdır. Fikri hakların korunmasına ilişkin kuralları belirleyen ve bu konuda asgari şartlar öngören bir uluslararası metin olan Bern Sözleşmesi’nde kabul edilen yegâne manevi haklar olan “adın belirtilmesi hakkı ile eserde değişiklik yapılmasını men hakkı” genel olarak tüm ülkelerin fikri haklar yasalarında kabul edilmekle beraber; bu haklar, hem koşulları hem de mahkemeler tarafından yorumlanışları bakımından önemli bazı farklılıklar içermektedir. Buna rağmen manevi hak düzenlemelerinin uyumlulaştırılması oldukça zordur; zira bu iki hukuk geleneğinin manevi haklar konusundaki yaklaşımı yalnızca farklı hukuk tercihlerini değil, aynı zamanda bu iki geleneğin altındaki felsefeyi yansıtmaktadır. Aslında bu husus, manevi hakların mali haklardan tamamen bağımsız ayrı bir hak grubu olarak mı yoksa ona ayrılmaz bir biçimde bağlı olarak mı var olması gerektiği sorusu ile ilgilidir. Bu bakımdan, bu iki ayrı hukuk geleneği, fikri hakların korunmasının amacı ve bunun sonucu olarak da manevi haklar açısından iki faklı yaklaşım benimsemekte ve aksi görüşlerin varlığına rağmen büyük bir dikotomiye işaret etmektedir.

Manevi Haklar, Fikri Haklar, Eser Sahipliği, Kıta Avrupası Hukuk Sistemi, Anglo-Sakson Hukuk Sistemi, Faydacı Yaklaşım, Droit D’auteur, Bern Sözleşmesi, Adın Belirtilmesi Hakkı, Eserde Değişiklik Yapılmasını Men Hakkı, Umuma Arz Hakkı, Cayma Hakkı.

The importance given to the moral rights of authors are dramatically different between Continental European and Anglo-Saxon legal systems. Even though the sole moral rights of authors being accepted in the Berne Convention, which governs the rules directed to copyright protection and sets minimum standards thereof as the most important international text in the copyright field, are the right to claim authorship and the right to object any derogatory treatment to the work, the terms and implementations by courts of these rights carry great differences. Nevertheless, harmonizing those rights is quite troublesome, as these divergent approaches do not only reflect different legal preferences but also their underlying philosophies. Actually, this issue is in relation as to whether moral rights should exist independent from economic rights or inseparably dependent to them. Therefore, these two legal traditions adopt different approaches with regard to the motive of the copyright protection and inter alia moral rights, and also refers a dichotomy notwithstanding that there are some opposing ideas.

Moral Rights, Copyright, Authorship, Continental European Law System, Anglo-Saxon Law System, Utilitarian Approach, Droit D’auteur, Berne Convention, Right to Claim Authorship, Right to Object Any Derogatory Treatment, Divulgation Right, Right of Withdrawal.

I. Giriş

Kıta Avrupası hukuk sistemi ile Anglo-Sakson hukuk sisteminin eser sahibinin manevi haklarına yönelik yaklaşımları incelendiğinde, fikri haklar alanın uyumlulaştırma çabaları bakımından belki de en problemli kısmı ile karşılaşılmaktadır. Gerçekten de bu iki hukuk sistemi, manevi haklara bakış açılarını birbiri ile ne tam anlamıyla uyumlulaştırmayı başarabilmiş ne de bunu istemiştir. Her bir hukuk sistemi içerisinde yer alan çeşitli ülkelerin fikri haklar düzenlemeleri kuşkusuz bütüncül bir görünüm arz etmemektedir ve çeşitli ülkelerde farklı özel düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak Kıta Avrupası hukukuna tabi ülkelerde, AB hedefleri nedeniyle yapılan uyumlulaştırma çalışmaları sonucunda manevi haklar konusunda Kıta Avrupası hukukunun Anglo-Sakson hukukundan daha yeknesak bir görünüm arz ettiği söylenebilir. Buna karşılık, genel olarak Kıta Avrupası ile Anglo-Sakson hukuk sistemleri karşılaştırıldığında ise manevi haklara yönelik genel bir yaklaşım farkı, bir dikotomi bulunduğu daha ilk bakışta göze çarpar. Eser sahibinin manevi hakları bakımından bu iki hukuk kültürü arasında bulunan farklılıklar, Kıta Avrupası ile Anglo-Sakson sisteminin, hem genel olarak hukuka hem de özel olarak eser sahipliği kavramına yönelik farklı bakış açılarından kaynaklanmaktadır.

Manevi haklara yönelik olarak bu iki hukuk kültürünün anlayışlarını karşılaştırmak, her bir hukuk kültürü içerisinde dahi farklı milli düzenlemeler olduğu düşünüldüğünde çetrefilli bir konudur. Bu nedenle çalışmada benimsenecek yöntem, her iki hukuk kültürünü temsilen, yalnızca belli başlı ülkelerin hukuklarındaki manevi hak düzenlemelerinin karşılaştırılmasıdır. Bu ülkelerden ikisi Kıta Avrupası droit d’auteur yaklaşımının temsilcisi ve droit moral kavramının mimarı olan Fransa ile faydacı yaklaşımın (utilitarian approach) ve copyright kavramının günümüzdeki en büyük temsilcisi olan Amerika Birleşik Devletleri’dir (ABD). Ayrıca Kıta Avrupası sistemini temsilen başta Türkiye ve Almanya ve daha sonra ise Türkiye ile olan ilgisi sebebiyle İsviçre hukukları inceleme konusu yapılacaktır. Anglo-Sakson hukuk sisteminden ise Kıta Avrupası’nda bulunmasına rağmen bir common law ülkesi olan ve fikri haklar bakımından ABD’yi takip eden İngiltere ile bir common law ülkesi olarak manevi haklara yönelik daha esnek bir tavır sergileyen Kanada değerlendirilecektir.

II. Kıta Avrupası Hukuk Sisteminin Manevi Haklara Yaklaşımı

Kıta Avrupası hukuku, fikri haklar alanında droit d’auteur (eser sahibinin hakları) yaklaşımını benimsemiştir. Bu yaklaşımın öncüsü Fransa’dır. Fransa, fikri haklar hukuku, özellikle de manevi haklar bakımından son derece önemli bir ülkedir. Zira manevi haklar, Fransız mahkeme içtihatlarının bir ürünüdür ve Fransız hukukunda çok önemli bir yere sahiptir. Manevi hakların doğum yeri Fransa’dır ve bu kavram ilk kez 1878’de Fransız yargıç Andre Morillot tarafından yasal bir terim olarak kullanılmıştır.1 Bu nedenle manevi haklar en kapsamlı olarak Fransız hukukunda düzenlenmiştir.

Fransa aynı zamanda fikri haklar hukuku alanında bir başka öneme daha sahiptir. Zira Fransa, fikri haklar alanını düzenleyen ve bu anlamda ülkelere uymaları gereken asgari standartlar sunan ve son derece geniş katılımlı bir uluslararası sözleşme olan 1886 tarihli Edebi ve Sanatsal Eserlerin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesi’ne (Bern Sözleşmesi) yön veren ülkedir. Her ne kadar Bern Sözleşmesi birçok yazarın ve yayınevinin teşvikiyle gerçekleşmiş olsa da Bern Sözleşmesi’nin oluşturulmasındaki öncü rol, aralarında ünlü Fransız yazar Victor Hugo, Honore de Balzac ve Alphonse de Lamartine’nin de bulunduğu, 1874’te Paris’te kurulan ve ALAI (Association Littéraire et Artistique Internationale) olarak adlandırılan Bern Birliği’ne aittir. Bern Birliği, yazarların ve sanatkârların haklarının uluslararası alanda korunması için dünya üzerindeki ulusal fikri mülkiyet yasalarını birbiri ile uyumlu hale getirecek uluslararası bir sözleşme oluşturmak amacıyla mesleki bir birlik olarak kurulmuş ve bu amacını da Bern Sözleşmesi ile gerçekleştirmiştir. Bu Birliğin oluşturduğu Bern Sözleşmesi’ni etkisi altına alan Kıta Avrupası droit d’auteuer sistemi, eser sahipliğinden doğan hakların, sadece mali haklar olarak anlaşılmadığı bir sistemdir. Bu sisteme göre eser sahipliğinden doğan haklar, eser sahibi ile eseri arasındaki özgün ilişki nedeniyle var olmakta ve manevi haklar, mali haklardan bağımsız bir hak grubu olarak adeta eser sahibinin kişiliğinin bir parçası olarak görülmektedir.2

Bern Sözleşmesi uyarınca eser sahibinin manevi hakları, m.6tekrar (Art.6bis) ile düzenlenmiştir. Bern Sözleşmesi’nde düzenlenen manevi haklar iki tanedir: Eserin adının belirtilmesi hakkı (right to claim authorship) ve eser sahibinin eserde şerefini ve itibarını ihlâl eden değişiklikler yapılmasını men etme hakkı (right to object to certain modifications and other derogatory actions).

Bu iki hak, Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde tartışmasız bir biçimde kabul edilmektedir. Zaten aslında Kıta Avrupası hukuk sisteminin, manevi hakların doğum yeri olduğu düşünüldüğünde bu husus hiç de şaşırtıcı gelmemelidir. Kaldı ki Kıta Avrupası hukuk sistemi, manevi hakların doğduğu yer olmasaydı bile Bern Sözleşmesi’ne üye ülkelerin hepsi eser sahibinin adının belirtilmesi ve eserde değişiklik yapılmasını men etme manevi haklarını Sözleşme gereği yine de kabul etmek zorunda kalırdı. Ancak gerçekte Kıta Avrupası hukuk sistemleri, bu iki hakkın yanı sıra eser sahibinin başka manevi hakları olduğunu da kabul etmek noktasında Bern Sözleşmesi’nin bir adım ötesine geçmiştir. Dahası Bern Sözleşmesi’ne üye olmaları nedeniyle anılan bu iki manevi hakkı kabul etmek zorunda kalan Anglo-Sakson ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Kıta Avrupası ülkeleri, eser sahibinin adının belirtilmesi ve eserde değişiklik yapılmasını men etme manevi haklarının koşulları ve kapsamları açısından da Anglo-Sakson sistemindeki ülkelerden önemli ölçüde esnek düzenlemelere sahip bulunmaktadırlar.

Kıta Avrupası hukukunda manevi haklar eser sahibinin korunması amacını taşımakta ve dolayısıyla eser sahibi ile eseri arasındaki kişisel bağın korunmasına hizmet etmektedir. Bu nedenle Kıta Avrupası’nda eser sahibi, manevi haklarından feragat edemez ve bu hakları bir başkasına devredemez. Örneğin 1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m.16/3 uyarınca, eserde değişiklik yapılmasını men hakkından sözleşme ile vazgeçmek hükümsüzdür. Yine Alman Fikri Haklar Yasası olan Gesetz über Urheberrecht und verwandte Schutzrechte (UrhG) m.29 uyarınca manevi haklar devredilemez (“nicht übertragbar”). Aynı husus Fransız Fikri Haklar Yasası olan 1992 tarihli Code de la propriété intellectuelle (CPI) m.L121-1 uyarınca da kabul edilmektedir (“inalienable”). Buna karşılık, her ne kadar Kıta Avrupası sisteminde yer alsa da İsviçre, manevi haklar konusunda farklı bir konumdadır; zira İsviçre manevi hakları çok geç bir tarihte, 1992’de, kabul etmiştir.3 Ancak İsviçre, yalnızca manevi hakları kabul etmesi bakımından değil, aynı zamanda İsviçre Fikri Haklar Yasası olan 1992 tarihli Bundesgesetz über das Urheberrecht und verwandte Schutzrechte (URG) m.16’da belirtildiği gibi, manevi hakların devredilebilir nitelikte olduğunu kabul etmesi bakımından da diğer Kıta Avrupası ülkelerinden ayrılmaktadır.

Adın belirtilmesi hakkı, eser sahibinin, yarattığı eserde, eser sahibi olarak kendi adını belirtme yetkisinin münhasıran yine kendisine ait olduğunu ifade eden bir haktır. Bu hak, aynı zamanda eser sahibinin dilerse eser sahibi olarak kendi adı yerine bir takma ad kullanmasını da içerir. Ayrıca Kıta Avrupası bakımından, bu hak, aynı zamanda eser sahibinin dilerse anonim kalma hakkını da içerisine alacak şekilde yorumlanmalıdır. Zira “çoğun içerisinde az da vardır” ilkesi, bu şekilde bir yorumu gerektirir. Nitekim FSEK m.15 bu hususu; “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti munhasıran eser sahibine aittir” demek suretiyle açıkça belirtmektedir.

Adın belirtilmesi hakkı, Bern Sözleşmesi m.6tekrar’da eser sahibinin ilk manevi hakkı olarak sayılmakta ve tüm fikri haklar bakımından asgari koruma sağlayan Bern Sözleşmesi’nde yer alan iki manevi haktan birini oluşturmaktadır. Eser sahibinin eserinde adını belirtmesi ve adını dilediği şekilde belirtmesi, bir diğer ifadeyle, eserini hangi adla umuma arz edeceğine münhasıran eser sahibinin karar vermesi ve bu çerçevede eser sahibinin adına saygı gösterilmesi hususu, hem Fransız hukukunda (CPI L121-1) hem Alman hukukunda (UrhG m.13) hem İsviçre hukukunda (URG m.9) hem de diğer Kıta Avrupası hukuklarında bu şekilde kabul edilmektedir.