Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

AB Rekabet Hukuku’na Aykırı Davranışlardan DoğanTazminat Davalarına İlişkin Yeşil Rapor

Alp BEYAZ

A. Genel Olarak

Avrupa Birliği kurucu Antlaşması’nın rekabete ilişkin 81’inci ve 82’nci maddelerinin uygulanması kamusal ve özel olmak üzere iki şekilde gerçekleşmektedir. Kamusal uygulama, rekabet otoriteleri tarafından yürütülmekte, bireysel uygulama ise rekabet ihlalinden zarar gören bireylerin ulusal mahkemeler önünde hakkını aramasıyla şekil bulmaktadır. Aslında her iki uygulama da aynı amaçlara hizmet etmektedir. Bir başka deyişle, hem kamusal hem de bireysel uygulama, rekabet hukuku tarafından yasaklanmış eylemleri engellemek ve bu eylemlerin sebep olduğu zararlardan teşebbüsleri ve tüketicileri korumak amacındadır. Yakın zamana kadar, Avrupa Birliği rekabet kurallarının uygulaması, daha çok Komisyon kararlarıyla sınırlıydı. Bu gerçek, Komisyon’u, rekabet ihlali mağdurlarının öncelikli olarak başvurdukları merci konumuna getirmiştir. Ancak sözkonusu durum beraberinde bazı sakıncalar getirmektedir. Öncelikle Komisyon, fazla iş yükü sebebiyle sınırlı sayıda davaya bakabildiğinden kendisine yapılan başvuruların hepsini takip edememektedir. Dahası, Komisyon bozulan rekabetin yeniden tesisi için sadece 1/2003 sayılı tüzükte öngörülen araçlara sahiptir.

Bu sakıncaları gidermek amacıyla Komisyon 2000 yılında bir öneride bulundu. Sözkonusu öneri ile, Komisyon’un rekabet kurallarının uygulanması bakımından ulusal mahkemeler ve ulusal rekabet otoriteleriyle birlikte taşıdığı müşterek sorumluluğuna yeni bir şekil vermek amaçlanmıştı. Nitekim bu öneri sonucunda düzenlenen 1/2003 Sayılı Tüzük, sözkonusu müşterek sorumluluğu açıkça vurgulamakla birlikte, AB rekabet kurallarının daha gelişmiş ve tutarlı bir şekilde uygulanması hedefini gerçekleştirebilmek için gerekli argümanları da sunmaktadır. Bu sebeple şu an kamusal uygulamada, Komisyon ve ulusal rekabet otoriteleri, Avrupa Rekabet Ağı (ECN) kapsamında yakın işbirliği içinde çalışmaktalardır. Bireysel uygulamada ise, sözkonusu Tüzük, Komisyon tekeline son vererek ulusal mahkemeleri AB rekabet kurallarını ‘tam anlamıyla uygulayabilme’ konusunda yetkili kılmış ve böylece 81’inci ve 82’nci maddelerin ulusal mahkemeler tarafından bir bütün olarak uygulanabilmesi imkanını tanımıştır. Bu yeni düzenlemeyle birlikte rekabet ihlali mağdurlarının başvurabileceği üç merci sözkonusu olmaktadır. Bu merciler; Komisyon, Ulusal rekabet otoriteleri ve Ulusal Mahkemeler’dir. Ancak rekabet ihlallerinden zarar görenler, sözkonusu dava için uygun olduğunu düşündükleri merciye başvurabilmekle birlikte tazminat konusunda ulusal mahkemelerin özel bir yetkiye sahip olduğunu unutmamalıdırlar.

B. Yeşil Rapor

19 Aralık 2005 tarihinde Komisyon tarafından kabul edilen ‘Yeşil Rapor’1 yalnızca rekabet ihlalinden doğan tazminat davalarını konu almaktadır. Bu belge Komisyon’un, rekabet ihlallerinden doğan tazminat davalarını her bakımdan kolaylaştırma amacını yansıtmaktadır. Sözkonusu davaların iki farklı amaca hizmet etmesinin, bu amacın oluşmasında katkısı büyüktür. Öncelikle, tazminat davaları rekabet ihlali mağdurlarının zararlarının karşılanmasını sağlamaktadır. Öte yandan bu davalar rekabet kurallarına uyma konusunda teşebbüsler üzerinde teşvik edici bir baskı yaratmaktadır. Bu sebeple tazminat davalarını, rekabet ihlali mağdurlarının elinde bulunan özerk bir yaptırım aracı olarak görmek, bir başka deyişle, AB Antlaşması’nın 81’inci ve 82’nci maddelerinin uygulama alanını genişleten araçlar olarak kabul etmek gerekir. Bununla birlikte tazminat davalarında, teşebbüsler ve tüketiciler mahkeme önünde etkin şekilde hak talep etmekle, rekabet kurallarının uygulanması faaliyetine doğrudan katılmış olmaktadırlar. Bu davaların önemi Adalet Divanı’nın 2001 yılında verdiği bir kararda2 da belirtilmektedir. Sözkonusu kararda Yüce Divan, rekabet ihlali mağdurlarının uğradıkları zarar için tazmin talebinde bulunma hakkına sahip olduklarını, bununla birlikte üye ülkelerin etkin tazmin sistemi içeren bir prosedür yapısı oluşturmaları gerektiğini kabul etmiştir.