Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Roma Hukuku-Hukukçunun Uluslararası Dili

Roman Law-The International Language of the Lawyer

Emine MINDIZ,Hans Julius WOLFF

Yüzyıllar sürmüş bir gelişim süreci neticesinde ortaya çıkan Roma Hukukunun, yarattığı kavram ve kurumlarla ve en önemlisi Romalı hukukçuların hukukî düşünce tarzları ile özellikle Kara Avrupası ülkelerinin hukuk sistemleri üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçektir.

Roma Hukuku, İktibas, Kanunlaştırma, Kara Avrupası Hukuku, Anglo-Amerikan Hukuku.

It is an undeniable fact that Roman Law, which has emerged in the wake of centuries of development process, has a great influence on Civil Law, especially with the concepts and institutions it creates and most importantly the way of legal thinking of Roman lawyers.

Roman Law, Reception, Codification, Civil Law, Common Law.

 

Dilbilim açısından Latince ne anlama geliyorsa, hukuk açısından Roma Hukuku aynı anlama gelmektedir. Common Law sistemine bağlı Anglo-American Hukukundan farklı olarak, Civil Law (Kara Avrupası Hukuku) kavramı altında toplanan Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunun, Güney Amerika ülkelerinin ve bunlara ek olarak Louisiana Eyaleti’nin hukuk sistemleri, neredeyse tamamı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Roma Hukukundan gelen ilkelere dayanmaktadır. Romalı hukukçular tarafından geliştirilen kavram ve öğretiler, Roma Hukukunun etki alanı dışında gelişen hukuk kavramlarının anlaşılmasında ve açıklanmasında yol gösterici olmuştur. Iustinianus’un Corpus Iuris Civilis adlı eserinde derlenen hukuk sistemi, Orta Çağ boyunca batı ve orta Avrupa’nın birçok ülkesinde farklı seviyelerde gerçekleşen benimseme ve uyarlama çalışmalarına konu olmuştur. Bu sayede Roma Hukuku, yirminci yüzyıla kadar, yeterli gelişimi sergileyememiş olan bölgesel hukukların mahkemelere intikal etmiş ihtilafların çözümünde ihtiyaçlara cevap veremediği noktalarda yürürlükteki hukuk halini almıştır. Vurgulanması gereken önemli noktalardan bir diğeri de, Uluslararası Hukuk alanında sıklıkla rastlanıldığı üzere, yeni gelişmelerin yeni hukuk kurallarının yaratılmasını gerektirdiği fakat genel kabul görmüş hukuk sistemlerinin ihtiyaç duyulan prensipleri sağlamakta yetersiz kaldığı durumlarda, Roma Hukuku öğretisinin bu ihtiyacı genel olarak karşıladığı hususudur. Grotius’un De iure belli ac pacis (Savaş ve Barış Hukuku) adlı eserinde Roma Hukukunu büyük ölçüde dayanak noktası haline getirmiş olması, bu ihtiyacın Roma Hukuku tarafından ne ölçüde karşılandığını açık bir şekilde göstermektedir.

Roma Hukuku ve Latincenin üstlendikleri roller arasındaki bu paralellik tesadüfi değildir(*)1 Hans Julius Wolff’un “Roman Law-The International Language of the Lawyer” (8. Law. Guil Rev. 407-410, 1948) isimli makalesinin çevirisidir.2 (**)3 T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Roma Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.45 Roma Hukukunun Orta Çağdan itibaren Batı Avrupa’daki kaderi, varlığını ve etkisini sürdürmesinin kültürel ve siyasi sebepleri ve bu bağlamda ortaya çıkan sorunlar, Roma Hukuku öğretisinin önde gelen temsilcilerinden biri olan P. Koschaker’in Europa und das römische Recht (Munich, Biederstein Verlag, 1947) adlı eserinde ele alınmıştır.6 (*)7 Hans Julius Wolff’un “Roman Law-The International Language of the Lawyer” (8. Law. Guil Rev. 407-410, 1948) isimli makalesinin çevirisidir.8 (**)9 T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Roma Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.1011 Roma Hukukunun Orta Çağdan itibaren Batı Avrupa’daki kaderi, varlığını ve etkisini sürdürmesinin kültürel ve siyasi sebepleri ve bu bağlamda ortaya çıkan sorunlar, Roma Hukuku öğretisinin önde gelen temsilcilerinden biri olan P. Koschaker’in Europa und das römische Recht (Munich, Biederstein Verlag, 1947) adlı eserinde ele alınmıştır.. Olağanüstü bir mantığa ve hukuk dehasına sahip insanlar arasında gelişen Roma Hukuku ve Latin dili, Avrupa’ya ve Avrupa aracılığıyla Güney Amerika’ya intikal etmiştir. Böylece, siyasi gelişimini antik çağlarda tamamlayarak zirveye ulaşan Roma İmparatorluğu’nun hukuk sistemi ve dili, batı ve kuzey Avrupa’nın ilkel kavimlerine medeniyeti ulaştırmış oldu. Tüm dünyaya hâkim bir imparatorluk yaratma fikri, Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra varlığını korumaya devam etmiş ve bu düşünce tarzı evrensel kilise düşüncesiyle beraber, birlik halindeki batı Hristiyan âlemini yaratma bilincini ve ruhunu beslemiştir. Bu süreçte, Avrupa’nın çeşitli yerlerinde, uygulamadaki yerini koruyan Roma Hukuku, Charlemagne’nin taç giymesiyle birlikte Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun kurulmasından sonra (MS 800), imparatorluğun hüküm sürdüğü topraklarda müşterek hukuk (common law) adı altında en azından teorik olarak varlığını korumaya devam etmiştir. Bu gelişimin doğal bir sonucu olarak, Latince, imparatorluğun ulusal bütünleyici parçalarından biri olarak iletişimin müşterek aracı halini almıştır. Latince aynı zamanda Kilise tarafından kullanılan dil olup, Kilise Hukuku (Canon Law), Roma Hukuku ile tamamen aynı olmamasına rağmen, büyük oranda Roma Hukukunun ve imparatorluk hukukunun temelleri üzerinde inşa edilmiştir.

Böylece büyük bir otorite tarafından desteklenen Latince ve Roma Hukuku, düzensiz bir yığın halinde bulunan ve çoğunluğu yazılı dahi olmayan bölgesel örf ve adet hukukunun karşısında yer almıştır. Zira sadece Latince edebi metinlerde kullanılmak için her zaman hazır ve sadece Roma Hukuku sistematik çalışmalar için anlaşılabilir bir içerik sunmaktaydı.

Roma Hukuku üzerinde yapılan çalışmalar her zaman devam etmiş ve 1100 yılında Iustinianus’un derleme çalışmasının bir parçası olan ve Roma Hukukçularının eserlerinden oluşan el yazması bir Digesta (Pandectae) metninin bulunması ile önem kazanmıştır. Böylece Bizans imparatorunun derleme eseri üzerinde başlatılan çalışmalar yeni bir bilim dalını ortaya çıkardı. Öncelikle Bologna’da başlayan bu çalışmalar kısa sürede Avrupa’nın üniversitelerine ve bu üniversitelerde yetişen hukukçular aracılığıyla idari alana ve mahkemelere kadar uzanmıştır. XIII. yüzyılda İspanya’da Kral Alfonse’nin (Wise of Leon) talimatıyla yerel hukukun boşluklarını doldurmak amacıyla bir Kodifikasyon (Siete Partidas) hazırlanmıştır. Bilim adamlarının Avrupa’nın diğer yerlerinde Corpus Iuris Civilis üzerinde yaptıkları çalışmalar neticesinde, Iustinianus’un derlemesi, doğrudan doğruya uygulamanın ihtiyaçlarını karşılama rolünü üstlenmiştir. 1495 yılında Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nda İmparatorluk Mahkemesinin kurulması neticesinde, Iustinianus’un derlemesi, bölgesel hukukların boşluklarını dolduracak kuralları sağlama işlevini üstlenmiştir. Almanya’da yaşanan bu süreç XVI, XVII ve XVIII. yüzyıllarda usus modernus Pandectarum (Pandekt’lerin modern şekilde kullanılması) akımıyla devam etmiş ve yerel hukuk kuralları Roma Hukukunun prensipleri ile uyumlu hale getirilmiştir. Sadece İngiltere’de, Common Law sistemini esas alan ve yetenekli yerel hukukçuların öncülüğünde yapılan derleme çalışmaları sebebiyle, Roma Hukukunun İngiliz hukuk sistemi üzerindeki etkisi cılız kalmıştır. Buna rağmen, İngiltere’de bile, Roma Hukuku prensiplerinin ve Roma hukukçularının hukukî düşünce tarzının, ülkenin hukuk sisteminin gelişimi üzerindeki etkisini hissetmemek mümkün değildir.

Ancak Roma Hukukunun etkisi batı Avrupa ülkeleri ve hukuk sistemini Alman ve İtalyan hukuk sistemlerine dayandıran Polonya örneğinde olduğu gibi12 , batı Avrupa’nın hukuk kültüründen etkilenen bazı doğu Avrupa ülkeleri ile sınırlı değildir. Iustinianus Bizans imparatoruydu ve Constantinopolis kendisinden çok önce Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak kabul edilmişti. Doğu Roma İmparatorluğu birçok eski çağ medeniyetinin hüküm sürüdüğü topraklarda yer almaktaydı. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde (V-VI. yy) Beyrut ve Constantinopolis’de yer alan hukuk okullarında Roma Hukuku üzerinde yoğun çalışmalar yapılmıştır. Bu hukuk okullarındaki profesörler çalışmalarıyla adeta Iustinianus’un kanunnamesinde yer alan metinlerin derleyicisi olmuşlardır. Bu kanunname MS II. yüzyıldan Iustinianus dönemine kadar çıkarılmış imparator emirnamelerini içeren Codex (the “Code”), yukarıda sözü edilen Pandectae (Digesta) ve hukuk öğrencileri için hukuka giriş kitabı niteliğindeki Institutiones’ten oluşmaktaydı. Bu üç kitap ve bu kanunnamenin başarıyla tamamlanmasından sonra (MS 528-534) Iustinianus’un imparatorluğu döneminde yayınlanan emirnameleri içeren Novellae, Bizans İmparatorluğu’nda yüzyıllar boyunca üzerinde çalışmalar yürütülen eserler olmuşlardır. Bu derleme içerisinde yer alan eserler Yunancaya tercüme edilmiş, özetlenmiş ve şerh edilmek suretiyle dönemin ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirilmiştir. Bu kanunnamenin Yunanca tercümesi ve özetleri Yunanistan’da varlığını korumaya devam etmiştir. Medeniyetleri Bizans İmparatorluğu’nun etkisi altında gelişme gösteren Doğu Avrupa ülkelerinin hukuk tarihi, orta çağ Bizans hukuk ilminin süzgecinden geçen Roma Hukuku kavram ve prensiplerin etkisi altında yavaş yavaş gelişme göstermiştir13 .

Roma Hukuku günümüzde dünyanın hiçbir yerinde yürürlükte olmadığı gibi, Iustinianus’un kanunnamesinde derlenmiş olan hukuk da, Roma Devleti’nin Cumhuriyet döneminde gelişen ve üstün bir hukuk dehasına sahip olup miladın ilk üç yüz yılında yaşamış klasik dönem Roma hukukçuları (Labeo, Iulianus, Papinianus ve daha niceleri) tarafından zirveye taşınan Roma Hukuku değildir. Iustinianus’un Corpus Iuris Civilis’i artık doğrudan doğruya uygulanan bir hukuk kaynağı olmayıp ülkelerin hukuk sistemlerindeki öğretiler çerçevesinde geniş kapsamlı bir değişikliğe maruz kalmış ve böylece yeni ihtiyaçları karşılamaya uygun bir hale getirilmiştir. Bütün bu gelişmelere rağmen, Roma Hukuku, problemlerin çözümünde bilimsel yaklaşımlar sergileyen yunan kültürüyle ve Hristiyanlık ile birlikte antik çağ medeniyetlerinin günümüz medeniyetlerini şekillendirmesi açısından önem arz eden üç unsurdan birini teşkil etmektedir.

Roma Hukukunun günümüzdeki önemi sadece yarattığı birçok kurumun yüzyıllardır geçerliliğini sürdürmesinden değil daha ziyade batı hukuk düşüncesi üzerindeki etkisinden kaynaklanmaktadır. Roma Hukuku geçmişteki hiçbir hukuk sisteminin başaramadığını başarmış ve hukuku bir bilim dalı haline getirmiştir. Çünkü geçmişteki diğer hukuk sistemleri, klasik dönem Roma hukukçularının yaptığı gibi sistemlerini süreklilikle gözden geçirip kapsamlı bilimsel incelemelerle sunan yorumculara sahip olmamıştır. Bizans hukuk okullarında ders veren profesörlerden orta çağda Roma Hukuku üzerinde çalışan hukukçulara, Hümanistlerden, Savigny’nin Tarihi Hukuk Mektebi mensuplarına ve Pandekt hukukçularına kadar sonraki yıllarda yaşamış birçok bilim adamı, klasik dönem Roma hukukçularının kazuistik yaklaşımla düzenledikleri metinlerden genel teorileri ayıklayarak bunlar üzerinde çalışma fırsatı elde etmişlerdir. Bu çalışmalar Roma Hukukunun kavram ve kurumlarının Iustinianus’un kanunnamesinde derlenmesi sayesinde yapılabilmiştir. Bu teoriler Roma Hukukunun sınırlarını aşarak geçerliliğini korumuş ve asıl olarak Civil Law ülkeleri kısmen de Common Law sistemine dâhil ülkeler açısından modern kodifikasyonların ve hukuk ilminin temellerini oluşturmuşlardır.

Romanist hukuk ilmi günümüzde öğretiye hizmet etmekten ziyade tarihi bir yaklaşımla çalışmalar yapmaktadır. Bu hukuk ilminin amacı, Roma Hukukunun, küçük bir tarım toplumunun hukukundan dünyaya hükmeden bir imparatorluğunun hukukuna ve nihayetinde modern hukuk sistemlerinin temelleri haline gelinceye kadar geçirdiği evrimin her aşamasındaki gerçek özelliklerini keşfedip ortaya çıkarmaktır. Fakat Romanist hukuk ilmi hukuk tarihinden ziyade hukuk ilmine ilişkin olan temel amacını asla unutmamıştır. Modern Romanistlerin diğer amacı, gittikçe önemi artan ve bu alanda yapılan çalışmaların merkezine oturan bir konu olan, Roma Hukuk sisteminin antik çağda ve antik çağdan sonra gelişen hukuk sistemleri ile karşılaştırılmasıdır. Romanist hukuk ilmi, kanunların inkişafının ve tesirinin bunların arkasında yatan psikolojik, siyasi, ekonomik ve düşünsel sebeplere dayalı olarak gelişme gösterdiği yönündeki evrensel fenomenin asıl sebeplerini bulmak için çaba sarf etmektedir.