Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sporda Irkçılıkla Mücadelede Mevcut Düzenlemelerin
 Yetersizliği ve Yeni Bir Düzenleme İhtiyacı Üzerine
 Düşünceler

Unzulänglichkeit der Bestehenden Bestimmungen zur Bekämpfung von Rassismus und Einige Bemerkungen Über die Notwendigkeit Einer Neuen Bestimmung

Fatih GÜNDOĞDU

Kişilik hakkı çeşitli unsurlardan oluşur. Bu unsurlardan bazıları, ticari açıdan kullanılmaya dolayısıyla reklam amaçlı kullanıma elverişli unsurlardır. Ticari açıdan kullanılmaya elverişli kişilik unsurlarından biri de resim üzerindeki haktır. Resim üzerindeki hakkın reklam amaçlı kullanımı izni gerektirir. Bu doğrultuda, resim üzerindeki hak, lisans sözleşmesine konu olabilir. İzin dışında başka hukuka uygunluk sebepleri de bulunmuyorsa, kişinin maddi tazminat ve manevi tazminat taleplerinde bulunması mümkündür. Ayrıca, gerçek olmayan vekaletsiz işgörme hükmü çerçevesinde de talepte bulunulabilir.

Kişilik Hakkı, Resim Üzerindeki Hak, Haksız Fiil, İzin, Lisans Sözleşmesi, Maddi Tazminat, Manevi Tazminat, Gerçek Olmayan Vekaletsiz İş Görme.

The right of personality is consisted of various elements. Some elements of this right can be used for advertising purposes. The right to one’s own picture (image) is suitable for commercial use providing that the owner of the image agrees to such use under a license agreement. Use of the image without any legal justification leads to violation of the right to one’s own image. The injured party may claim compensation for pecuniary and non-pecuniary damages. The provision of the Code of Obligations relating to false agency without authorisation may also be applied.

The Right of Personality, The Right to One’s Own Picture, Unlawful Act, Permission, Consent, License Agreement, Pecuniary Damages, Non-Pecuniary Damages, False Agency Without Authorisation.

I. Giriş

Ocak ayının başında İsveçli ünlü giyim markası H&M’in yaptığı reklam tüm dünyada ırkçılık karşıtı söylemleri yeniden alevlendirmiş ve bu durum şirketin hisselerinin rekor seviyede değer kaybetmesine yol açmıştır. Reklamda küçük bir siyahi çocuğa giydirilen sweatshirt üzerinde yer alan “Coolest monkey in the jungle” (Vahşi ormanın en cool1 maymunu) ifadesinin dünyada bir infial etkisi yarattığı söylense abartılmış olmayacaktır. Her ne kadar firma derhal özür metinleri hazırlayarak bunun arkasında kötü niyet aranmaması gerektiğini ve amaçlarının ırkçı söylemlerde bulunmak olmadığını ifade etmeye çalışsa da, bu açıklama saha içinde de ırkçılıkla mücadele etmiş bazı sporcuları sakinleştirmek için yeterli olmamıştır.

Konu özellikle ırkçılığın yoğun bir şekilde yaşandığı spor alanlarında mağduriyet yaşamış kişiler tarafından alevli bir şekilde tartışılmış ve uzun süre gündemde tutulmuştur. LeBron James, Romelu Lukaku ve Kevin Prince Boateng gibi dünyaca ünlü sporcular konuyla ilgili oldukça sert açıklamalarda bulunarak ırkçılığa karşı saha içinde verdikleri mücadeleyi saha dışına taşımışlardır. Bu durum hafızalarda spor sahalarında yaşanan ırkçı eylemleri tekrar canlandırmıştır. İşte bu çalışmada kısaca spor özelinde ırkçılık örnekleri verilerek, spor hukukunda ırkçılıkla mücadeleyle ilgili ulusal ve uluslararası düzenlemelerden bahsedilmeye çalışılacaktır.

II. Irkçılık Kavramı ve Uluslararası Alanda Irkçılıkla Mücadele

Türk Dil Kurumu sözlüğünde ırk, kalıtımsal olarak fiziksel veya fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu olarak, ırkçılık ise, kişinin bağlı olduğu ulus ya da ırkın üstünlüğüne inanarak onun dışında kalan toplumları aşağı ve hor görmesine dayanan tutum ve davranışlar olarak tanımlanmaktadır.

Kökenleri sömürge hareketlerine dayanan ırkçılık kavramıyla mücadelenin tarihi çok eski değildir. Bu sorunla mücadele için uluslararası düzlemde hazırlanan ilk metin, 1965 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen “Her Türlü Irk Ayrımcılığının Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme”dir.2 Bu metne göre, ırk ayrımcılığı terimi, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel veya toplumsal yaşamın herhangi bir alanında, insan hakları ve temel özgürlüklerin tanınmasını, uygulanmasını, bu hak ve özgürlüklerden yararlanılmasını ortadan kaldırmak veya zayıflatmak amacına ya da etkisine yönelik, ırk, renk, soy ya da ulusal veya etnik kökene dayalı her türlü ayırım, dışlama, kısıtlama ya da tercih anlamına gelmektedir. Bu Sözleşmeyle taraf devletler, bireylere, birey gruplarına ya da kurumlara karşı ırk ayrımcılığı eyleminde veya uygulamasında bulunmamayı ve ulusal ya da yerel tüm kamu yetkilileri ile kamu kurumlarının bu yükümlülüğe uygun hareket etmesini sağlamayı, ayrımcılık faaliyetleri ile ayrımcılığı teşviki ortadan kaldırmaya yönelik acil ve olumlu önlemler almayı üstlenirler.

Sözleşme taraf devletlerinin yükümlülüklerini saymak dışında, BM tarafından devletlerin özel bir insan hakları sözleşmesi altındaki sorumluluklarını yerine getirmek üzere gerçekleştirdikleri faaliyetleri izlemek ve gözden geçirmek üzere Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Önlenmesi Komitesini (CERD) kurmuştur. Komite bu amaçla kurulan ilk yapı olma özelliğini taşımaktadır ve Sözleşmenin 9. maddesinin 2. bendine göre taraf devletlerden alınan bilgilerin incelenmesine dayalı olarak öneri ve genel tavsiyelerde bulunma yetkisine sahiptir. Komite hazırladığı 24 Mart 2009 tarihli Türkiye raporunda, Türkiye’de “ırkçı saik”in genel bir hüküm ile ağırlatıcı neden olarak düzenlenmesi gerektiğini açıkça dile getirmiştir.3

İnsan hakları alanında ve özellikle ırkçılık ve dini, etnik ayrımcılıkla mücadele konusunda en fazla güce sahip olan organizasyon ise Avrupa Konseyi’dir. Konsey İnsan Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile bu alanda oldukça güçlü ve etkin bir konuma sahiptir. Avrupa Konseyi bünyesinde ırkçılıkla mücadele konusunda bir organ bulunmaktadır. Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) adındaki bu komisyon ırkçılıkla ilgili birçok alanda gerçekleştirilmesi gereken öncelikleri belirlemek üzere raporlar hazırlamaktadır. Komisyon, hazırladığı raporlarda üye ülkeleri uyarmakta ve yapmaları gerekenleri bildirmektedir. Komisyon ayrıca ülkelerin ırkçılık ve hoşgörüsüzlükle mücadele konusunda aldıkları önlemleri, kabul ettikleri ulusal ve uluslararası kanunlara da raporlarında yer vermektedir. Bu Komisyon günümüze dek yayınladığı tavsiye raporlarında genel olarak, üye devletlere ırkçılığı, yabancı düşmanlığını ve hoşgörüsüzlüğü kınama ve etkin bir şekilde soruşturulup cezalandırmayı, ırkçı saldırıların, ırkçılığa teşvikin, ırkçı tehditlerin, kişileri ırkları sebebiyle aşağılamanın, ırkçı yayın yapmanın ve ırkçı kurumlara üye olmanın suç olarak düzenlenmesini ve bunun dışındaki suçların ırkçı saiklerle işlenmesinin ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmesini tavsiye etmektedir.

Spor Hukuku bakımından önem arz eden rapor ise 14.10.2007 tarihli “Sporda Irkçılık ve Irk Ayrımcılığına Karşı Mücadele” adlı rapordur.4 Komisyon bu raporda 21 Mart Uluslararası Irkçılığın Tasfiye Edilmesi Günü münasebetiyle tüm Avrupa ülkeleri hükümetlerine yönelik, spor alanında ırksal ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele edeceklerine dair kapsamlı bir tavsiye kararı açıklamıştır. Rapor incelendiğinde içeriğinde herkese spora erişimde fırsat eşitliği sağlanması, ırkçılık ve ırk ayrımcılığıyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması, spor alanlarında ırkçı suçların önlenmesi ve yaptırımına yönelik yasaların etkin bir şekilde uygulanmasının sağlanması, sporda ırkçılıkla mücadele bilincini geliştirmek için sportif organizasyonlar yapılması, yerel kolluk kuvvetlerine spor karşılaşmalarında ortaya çıkan ırkçı olaylarla nasıl başa çıkılacağı ve faillerin nasıl tespit edileceği ile ilgili eğitim verilmesi, sporculara her koşulda ırkçı davranışlarda bulunmaktan kaçınmaları gerektiğinin aşılanması, taraftar örgütlerinin ırkçılıkla mücadele alanında bilinçlendirilmesi, medyanın bu konuda teşvik edilmesi hususlarında tavsiyeler verildiği görülmektedir.

Aşağıda yapılacak açıklamalar bakımından Komisyon raporunun 5. maddesi üzerinde daha detaylı durmak gerekecektir. Bu maddede üye devletlere sporda ırkçılık ve ırk ayrımcılığına karşı genel ve özel nitelikte düzenlemeler getirmeleri tavsiye edilmektedir. Burada dikkat çekilmek istenen nokta Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin birçoğunda ırkçılığa ve ırk ayrımcılığına ilişkin yasal düzenlemeler bulunmasına rağmen, bunların sporda ırkçılık ve ırk ayrımcılığıyla mücadele bakımından yeterli olmadığıdır. Bununla ilgili olarak özellikle ırkçılık ve ırk ayrımcılığının net bir şekilde tanımlanması gerektiği, sporda spesifik olarak ırkçılık ve ırk ayrımcılığı türlerinin tespit edilerek spor hukuku düzenlemeleri tarafından yasaklanmalarının yerinde olacağı belirtilmiştir.

III. Spor Alanlarında Meydana Gelen Irkçı Eylemler

Yukarıda adı geçen sporculardan özellikle Kevin Prince Boateng bu konudan oldukça muzdarip olmuş bir isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Ganalı milli oyuncu 2013 yılının Ocak ayında AC Milan’ın dördüncü lig temsilcisi Pro Patria takımıyla yaptığı dostluk maçında Pro Patria takımı seyircileri tarafından aleyhine yapılan ırkçı tezahüratlar sebebiyle topu tribünlere atmış ve sahayı terk etmiş, bu eyleminde takım arkadaşları da kendisini yalnız bırakmamıştı. İtalyan Futbol tarihine “Boateng Olayı” olarak geçen bu olayın ardından her ne kadar dönemin FİFA Başkanı eyleminden rahatsızlık duysa da, kendisi Birleşmiş Milletler’e davet edilerek ırkçılıkla ilgili bir konuşma yapmıştı. Benzer bir olay aynı yıl bu sefer AS Roma’ya karşı yaptıkları müsabakada yine AC Milan’lı oyuncu Mario Balotelli’nin başına gelmiş, İtalya Futbol Federasyonu bu olay sebebiyle 50.000 Euro ceza ödemek zorunda kalmıştı. Juventus’lu oyuncular Paul Pogba, Angelo Ogbonna ve Kwadwo Asamoah’ın başına gelenler ise daha da ilginç; bu üç oyuncu bizzat kendi taraftarlarının ırkçı söylemlerine maruz kalmışlardı.

Tabi ırkçılık denilince mesele yalnızca siyahilere karşı yapılan söylemlerden ibaret değil. Din üzerinden yapılan ırkçı söylemlerle de oldukça sık karşılaşılmakta. AEK futbolcusu Giorgos Katidis’in saha içinde verdiği Hitler selamı nedeniyle Yunanistan Futbol Federasyonu tarafından ömür boyu milli takımdan uzaklaştırılmasının ve kulübünün sözleşmesini sene sonuna kadar askıya almasının üzerinden çok uzun zaman geçmedi. 2012 yılında SS Lazio - Tottenham takımları arasında yapılan maçtan bir önceki gece, aslında birbiriyle hiç anlaşamadıkları herkes tarafından bilinen SS Lazio ve AC Roma’lı taraftarların bir araya gelerek, “Yahudi düşmanlığı” ortak paydasıyla Tottenham’lı taraftarlara saldırması ve ertesi günkü müsabakada bir grup maskeli taraftarların “Yahudi Tottenham” diye bağırmaları oldukça ürkütücü bir tablo ortaya koymuştu.

Bunlar dışında bazen ırkçı söylemler nasyonalist düşüncelerle de gerçekleşebilmektedir. Alman taraftarların Jingle bells melodisi üzerine yazdığı “Galata, Galata, Galatasaray, Beşiktaş, İstanbul, wir hassen die Türkei (Türkiye’den nefret ediyoruz)” tezahüratı buna örnek olarak gösterilebilir. Ancak bu alanda da İtalyanların eline su dökmek mümkün değil. Sadece ten rengi ve dini ırkçılık malzemesi olarak kullanmak onlara yetmemiş olacak ki son yıllarda kuzey - güney ayrımını ırkçı söylemlerine malzeme yapmış durumdalar. Özellikle güneyli kesimi geri kafalı, tembel ve kaba olmakla suçlayan kuzeyliler, bu söylemlerini acımasızca tezahüratlarında dile getirmekten çekinmiyorlar. Durumun vahametini AC Milan taraftarlarının Napoli taraftarlarına hitaben yaptıkları şu bestede görmek mümkün: “Köpekleri bile kaçıracak şu leş kokuyu duyuyor musunuz? Napolililer geliyor. Ah Kolera hastaları, deprem onları yerle bir etti. Onlar ömürleri boyunca bir parça sabun görmemişlerdir. Ah Napoli! Sen İtalya için utanç kaynağısın”. Tabi işin bu boyutlara varması İtalya Futbol Federasyonunu birtakım önlemler almak zorunda bıraktı ve Federasyon UEFA’nın ırkçılık karşıtı hükümlerini de aşan bir ırkçılık kavramını geliştirerek yeni bir ırkçılık türünü ortaya attı: “Bölgesel ırkçılık”.

Kişilerin ve kurumların kendilerini sanal dünyada daha fazla ifade etmeleriyle birlikte bu platform üzerinden ırkçı söylemler yapılmaya başlanmıştır. Son yıllarda ırkçılık faaliyetleriyle sıkça adından bahsettiren Rusya’da Spartak Moskova kulübü, 13.01.2018 tarihinde resmi twitter sayfasında yaptığı paylaşımla ortalığı yine karıştırmıştır. Kulüp üç Afrika kökenli oyuncusunu antrenmandaki bir videosunu twitter üzerinden paylaşırken “Çikolatalar böyle eriyor” yazısıyla oldukça büyük bir tepki çekmiştir.