Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tüketicinin Korunması Hakkındaki
 Kanun’a Göre Mesafeli Sözleşmeler ve
 Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin
 Cayma Hakkı

Distant Contracts According to Consumer Protection and the
 Consumer’s Right of Withdrawal From These Contracts

Elce TUTAR

Günümüzde, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlemesi ile birlikte internet üzerinden yapılan satışların arttığı görülmektedir. Uygulanan yöntemler tüketiciler aleyhine olmaya başlayınca, birçok hukuk düzeninde bu alanda düzenlemeler yapılmıştır.

İlk olarak Avrupa Birliği’nde, 20 Mayıs 1997 tarihinde “Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Korunması” isimli direktifin çıkarılması sağlanmıştır. Ülkemizde ise, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren “6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ile tüketicileri koruyan hükümler getirilmiştir.En önemli koruma, mesafeli sözleşmelerde tüketiciye cayma hakkının tanınmasıdır. Yani tüketici, hiçbir gerekçe göstermeksizin ve ceza ödemeksizin on dört gün içerisinde sözleşmeden cayabilmektedir.

Mesafeli Sözleşmeler, Tüketicinin Cayma Hakkı, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun.

Nowadays, with the rapid progress of technological developments, it seems that the sales made over the internet are substantially increasing. As the applied procedures started to be against the consumers, regulations on these transactions were made in many legal system.

First, in European Union, “Directive on the Protection of Consumers in Respect of Distance Contracts” was issued on 20 May 1997. On the other hand, in our country, the provisions protecting the consumers have been introduced with the “Consumer Protection Act No. 6502” which was entered into force on 28 May 2014.The most important protection is recognition of the right of withdrawal to the consumer in distance contracts. So, the consumer can withdraw from the contract within fourteen days without any justification and paying penalty.

Distance Contracts, The Right of Withdrawal to Consumers, The Law on the Protection of Consumer No. 6502.

Giriş

Çağımızda teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, internet kullanımının çoğalması ve satış tekniklerinde farklı usullerin uygulanması bilinen bir gerçektir1 .

Satıcı - sağlayıcı, ürünlerini hedef kitleye satabilmek amacıyla pazarlama tekniklerini kullanarak teknolojinin yarattığı her türlü imkândan yararlanmaktadır. Katalog gönderme, telefonla satış, televizyondan satış, bilgisayardan satış, mektup ya da fax yoluyla satış gibi çok çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Artık tüketici ile satıcının hiç yüz yüze gelmeden, iletişim olanakları ile sözleşme akdetmeleri mümkün hale gelmiştir. Bu satışlar, tüketici ve sağlayıcı açısından önemli avantajlar sağladığı gibi tüketicinin aldatılmasına da yol açmaktadır2 . Çünkü tüketici açısından, tüketicinin basit bir görüntüye veya resme göre karar vermesi nedeniyle, satın aldığı ürünün beklediği gibi olmaması, sipariş anı ile teslim anı arasındaki sürenin uzaması, satın alınan malın bozuk veya ayıplı olması, satıcının malı teslim etmemesi veya ortadan kaybolması gibi riskler de bulunmaktadır3 .

İletişim olanaklarının ve internet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, internet üzerinden yapılan sözleşmelerin artması, pazarlama tekniklerinin de bunlara uygun hale getirilmesi, zayıf durumda kalan tüketicinin korunmasını önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkarmıştır.

Gelişmelerin tüketiciler aleyhine olmaya başlaması, hukuk düzeninde bu alanda düzenleme yapılmasını; hatta Avrupa Birliği’nde, 20 Mayıs 1997 tarihinde “Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Korunması” isimli direktifin çıkarılmasını sağlamıştır.

Mesafeli sözleşmeler bakımından ilk düzenlemelerden biri olan 97/7 sayılı Mesafeli Satışlara İlişkin Avrupa Birliği Yönergesi (Avrupa Birliği Yönergesi), ülkemizde ise yansımasını tüketici hukuku alanında göstermiştir. Hatta ilgili mevzuat hükümleri, Yönerge ile paralellik göstermektedir4 .

Mesafeli sözleşme kavramı, tüketici hukukuna 4077 sayılı Kanunda 4822 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, 2003 yılında girmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle 08.09.1995 tarihinden beri uygulana gelen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kalkmıştır. Ayrıca, 27 Kasım 2014 tarihli, 29188 sayılı Resmî Gazetede Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği yayımlanmıştır.

Avrupa Birliği’nde ise, mesafeli sözleşmelere ilişkin düzenleme, 25 Ekim 2011 tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Tüketici Hakları Direktifinde (2011/83/EU) yer almaktadır5 .

I. Mesafeli Sözleşmenin Tanımı ve Hukuki Niteliği

Mesafeli sözleşmelere ilişkin genel hükümler, TKHK'nın 48’inci maddesinde düzenlenmiştir. TKHK m.48/1 ve Yönetmelik m. 4/1(e) uyarınca mesafeli sözleşmeler, “satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dahil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler” olarak tanımlanmıştır. Bu yasal tanımda, mesafeli sözleşmelerin en önemli özelliği, “tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin” yapılmış sözleşmeler olmasıdır6 .

Kanunun gerekçesine bakıldığında, bu tanım aynı zamanda tüketicinin sadece mallar veya hizmetler hakkında bilgi toplamak amacıyla bir satıcı veya sağlayıcının işyerini ziyaret etmesiyle birlikte uzaktan bir iletişim aracı vasıtasıyla sözleşmeyi müzakere ettiği ve kurduğu durumları kapsar. Bunun aksine, satıcının veya sağlayıcının işyerinde müzakere edildikten sonra uzaktan bir iletişim aracı kullanılarak kurulan sözleşmenin mesafeli sözleşme kabul edilmesi mümkün değildir7 . İlk durumda tüketici, sadece mağazayı gezip bilgi toplamaktadır. İkinci durumda ise, hem mallar hakkında bilgi toplamakta hem sözleşme hakkında müzakere yapmaktadır. Yine aynı şekilde, bir sözleşme uzaktan iletişim araçlarıyla başlatılıp sonunda satıcının veya sağlayıcının işyerinde kurulursa bu da mesafeli sözleşme olarak kabul edilmez. Mesafeli sözleşme diyebilmemiz için, sözleşmenin tarafların yokluğunda ve bir sistem üzerinden iletişim vasıtalarıyla kurulmuş olması gerekir8 .

Mesafeli sözleşme kavramının tanımı, yasayla düzenlenmiş tipik borçlar hukuku sözleşmelerinde içeriğin belirlenmesi ve zorunlu unsurlara göre yapılan tanımlamalardan daha farklıdır9 . Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda düzenlenen “mesafeli sözleşme” kavramıyla, Türk Borçlar Kanununda yer alan “mesafeli satış” kavramları birbirinden farklıdır.

Türk Borçlar Kanununa göre mesafeli satış, satılan malın sözleşmenin ifa yerinden başka bir yere gönderilmesi halinde söz konusudur. Tüketicinin korunması anlamında mesafeli sözleşme ise, tüketici ile mal ya da hizmet satıcısının aralarında mesafe bulunmasını ve sözleşmenin iletişim araçları ile yapılmasını ifade etmektedir10 . Yani, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m. 48’in kapsamına, hem mal hem hizmet dahil olduğu için hukuki işlem mutlaka bir satım sözleşmesi olarak karşımıza çıkmaz. TKHK anlamındaki mesafeli sözleşmelerden farklı olarak, TBK m. 208/3, m. 211/1, m. 266 hükümlerinde düzenlenmiş olan “mesafeli satış” kavramı, satım konusu malın yasal ifa yerinden başka bir yere gönderilmesini belirtmektedir11 .

Mesafeli sözleşme kavramı, sözleşmenin kurulmasına yönelik irade beyanlarının, sadece fiziksel olarak bir yerde hazır bulunanlar arasında değil, aynı zamanda ve/veya aynı yerde hazır olmayanlar arasında, diğer bir söyleyişle, farklı tekniklere sahip uzaktan iletişim araçları kullanılarak açıklanması sonucunda kurulan sözleşmeleri ifade eder12 . Bu anlamda mesafeli sözleşmelerin kapsamına mektup, katalog gibi geleneksel yöntemlerle; televizyon, bilgisayar gibi modern yöntemlerle kurulan sözleşmeler girecektir13 .

Tarafların yüz yüze gelmemesine karşın, TBK hükümlerine göre, bazı hallerde sözleşmenin hazırlar arasında yapıldığı varsayılır. Hazır olanlar ile hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler ayrımı, sözleşmenin kurulma anı ile hükümlerini ve sonuçlarını doğurma anı bakımından önem teşkil eder. TBK m. 4/2’ye göre, “telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır”. Örneğin telefonla yapılan sözleşmeler hazırlar arasında yapılmış sayılır ve TKHK m. 48’de belirtilen diğer şartları da taşıyorsa bir mesafeli sözleşme olacaktır14 .

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun “mesafeli sözleşme” olarak herhangi bir bağımsız sözleşme tipini tanımlamamıştır. Mesafeli sözleşme kira, satım gibi ayrı ve bağımsız bir sözleşme tipi olmayıp, sadece bir sözleşmenin kuruluş tarzını esas alan bir kavramdır15 .

Mesafeli sözleşmeler, sözleşmenin akdinin türünü ve usulünü bir araya getiren, yani sözleşmenin akdinin tarzını düzenleyen sözleşmelerdir. Dolayısıyla Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun uygulama alanına giren ve bünyesine uygun düşen bütün sözleşmeler mesafeli olarak akdedilebilecektir ve kendi tipleri yanında ayrıca “mesafeli” olarak akdedilen sözleşme vasfını kazanacaktır. Örneğin internet üzerinden kurulan bir satış sözleşmesi, koşulları oluşmuşsa, bir de “mesafeli” kavramını alarak “mesafeli satış sözleşmesi” diye anılacaktır16 .

Dolayısıyla hem Türk Borçlar Kanunundaki satış sözleşmesinin hem Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 48’inci maddesinde öngörülen mesafeli iletişim araçlarıyla akdedilen sözleşmenin karakteristik unsurlarını taşıyan ve TKHK açısından kapsam dışı sözleşmeler arasında da bulunmayan sözleşme, “mesafeli satış sözleşmesi” olabilecektir.

Doktrinde bazı yazarlar17 , “Mesafeli sözleşmelerde tanınan cayma hakkının niteliği ve amacı göz önüne alındığında, iletişim vasıtaları kullanılmak suretiyle akdedilen sözleşmeleri “tecrübe veya muayene şartıyla satım”ın (TBK 219 vd.) türlerinden biri olarak nitelendirmektedirler”18 .