Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türkiye’de Geçici Koruma Kapsamında 
Bulunan Suriyelilerin Çalışma Hakları

Syrian’s Right to Work in Turkey Who Are in Scope of Temporary
 Protection

Merve ACUN MEKENGEÇ

İnsanlar sosyal ve siyasi pek çok nedenle ve özellikle son dönemlerde yaşanan global gelişmelerle bulundukları yerleri değiştirmek zorunda kalmışlardır. Özellikle Arap Baharının etkisi ile kitlesel akınlar yeniden yaşanmaya başlamıştır. Bu kapsamda örneğin Suriye Arap Cumhuriyeti’nde yaşanan iç karışıklıklar sonucu milyonlarca kişi sığınma amacıyla pek çok ülkeye gitmek zorunda kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti de bulunduğu coğrafi konum ve üstlendiği misyon sonucu olarak Suriye’den en çok sığınma kabul eden ülke konumundadır. Bu durum ise bazı sosyal ve hukuksal sorunları beraberinde getirmiştir. Sorunlardan birini de Suriye’den Türkiye’ye gelenlerin çalışma hakları konusu oluşturmaktadır. Makalemizde bu konu tüm yönleriyle ele alınmıştır.

Suriye, Geçici Koruma, Çalışma Hakkı, Kitlesel Akın, Mülteci.

People had to change their places because of social and political reasons and specially global developments that happen recently. Mass influx of immigrants has restarted especially after the effects of the Arab Spring. For instance, millions of people had to move to the other countries for being asylum-seeker due to the internal disturbance in Syrian Arab Republic. Turkish Republic is the country that takes refuges at most, as a result of its geographical position and the mission it undertook. This situation has been causing some social and legal problems like rights of work of Syrian people in Turkey. In this paper, this topic is analyzed in comprehensive way.

Syrian, Temporary Protection, Rights to Work, Mass Influx, Refugee.

Giriş

Türkiye Cumhuriyeti tarihsel süreçte, gerek bulunduğu coğrafi konumu gerek kültürel yapısı nedeniyle pek çok kez sığınma amacıyla yapılan göç hareketleri ile karşılaşmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar Türkiye; Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Bosna Hersek, Kosova, Makedonya, İran, Irak gibi pek çok ülkeden sığınma amacıyla gelenlere kapılarını açmıştır(*)1.

Türkiye, “Arap Baharı”nın etkisiyle de pek çok kez göç almıştır. Suriye Arap Cumhuriyetinden2 gelen göçler de bu durumun yansımasıdır. Makalemiz kapsamında geçici koruma üst başlığında Suriye’den Türkiye’ye gelen kişilerin çalışma hakları üzerinde durulacaktır.

Suriye’de Mart 2011 yılında başlayan iç karışıklıklarda, aralarında sivillerin de bulunduğu, en az 400 bin insan hayatını kaybetmiş, bu süreçte nüfusu 20 milyon olan Suriye’de, 13,5 milyon insan, yardıma muhtaç hâle gelmiştir. 6,1 milyon insan yerinden edilirken, 4,8 milyon insan ise kurtuluşu komşu ülkelere sığınmakta bulmuştur3 .

Türkiye’nin bu sürece dâhil olması ise ilk olarak 300-400 kadar Suriyelinin 29.04.2011 tarihinde Yayladağı/Hatay ilçesindeki Cilvegözü sınır kapısına doğru yönelmesiyle başlamıştır. Bu hareket sırasında 252 Suriyeli Hatay ilinde bulunan bir spor salonuna yerleştirilmiş ve geçici konaklama ile gıda ihtiyaçları sağlanmıştır4 . Suriye’den Türkiye’ye yönelik bu nüfus hareketi başlangıçtır.

Türkiye, Suriye krizi mağdurları için dil, ırk ayrımı yapmadan “Açık Kapı Politikası5 ” uygulamıştır6 . Bu sebeple Suriye’den Türkiye’ye aralıklarla kitlesel akınlar yaşanmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin yayımladığı rakamlara göre 29.09.2017 tarihi itibarıyla 5.260.306 Suriyeli dünyanın çeşitli yerlerine göç etmek zorunda kalmıştır. Bunların içinden 122.203 kişi Mısır’da, 1.0001.051 kişi Lübnan’da, 654.582 kişi Ürdün’de, 244.235 kişi Irak’ta ve 3 buçuk milyona yakın kişi Türkiye’de, yaklaşık 30 bin kişi de dünyanın çeşitli yerlerinde bulunmaktadır7 . Bugün için Türkiye, Lübnan’ın ve Ürdün’ün yanı sıra Suriye iç savaşıyla birlikte dünyada en fazla mülteci8 barındıran ülke konumundadır9 . Türkiye’de 2018 yılı itibarıyla 3.466.223 Suriyeliye geçici koruma statüsü sağlanmıştır10 .

Görüldüğü gibi, Suriye’de yaşanan olaylardan dolayı ülkelerini terk edip başka ülkelere giden kişilerin sayısı oldukça fazladır. Bu kapsamda en geniş kitleye ev sahipliği yapan ülke Türkiye Cumhuriyetidir. Üç milyonun üzerinde bir nüfusun gelmesiyle birlikte, bu kişilerin bazı hakları kapsamında hukuksal düzenlemelere ihtiyaç olduğu ortadadır. Esasında kitlesel geliş anlık bir işlem olmadığından, ihtiyaçlar ortaya çıktıkça hukuksal düzenleme yoluna gidilerek sorun çözümlenmeye çalışılmıştır. Makalemizin ana konusu da bu sorunlardan biri olan çalışma hakkı meselesidir. Zira, üç milyonun üzerindeki bir kitlenin çalışma izni almaksızın Türkiye’de yaşaması kayıt dışı istihdam, devlete aşırı yük, çocuk işçilik gibi pek çok sorunun yaşanmasına sebep olmuştur. Ancak son dönemlerde çalışma izni konusunda önemli adımların atılması ile bu sorunların en aza indirilmesi hedeflenmiştir.

I. Geçici Koruma Kavramı

Suriye’de meydana gelen olaylardan dolayı ülkelerini terk edip Türkiye’ye gelen kitlenin Türkiye’deki çalışma hakları konusundan bahsedebilmek için, öncelikle bu kimselerin hukuksal statülerinin doğru tespit edilmesi gerekir. Zira, bu kişilerin mülteci11 , şartlı mülteci12 , sığınmacı13 , ya da geçici korumadan yararlananlar olmasına göre sahip olacakları hakları farklılık gösterecektir.

Kitlesel göç, yüzyıllardır var olan ve hâlâ örneklerine rastladığımız bir göç türüdür. Zorunluluklar sonucu insanlar bulundukları toprakları terk etmek zorunda kalmıştır. Kitlesel göçün ilk örneklerinden birini 17. yüzyılda Protestan Huguenotların Fransa’dan sürülmesi ve İngiltere’ye sığınması oluşturmaktadır. Ardından 18. yy’da ve 19. yy’da Avrupa’da ulus-devletlerin güçlenmesi sürecinde İtalya’dan, Almanya’dan ve Fransa’dan mülteci gruplar kitlesel olarak kıta içinde göç etmiştir. Aslında uluslararası hukuk alanında mültecilerin korunması amacı ile atılan ilk adımlar kitlesel mülteci hareketlerine çözüm bulmak amacıyla geliştirilmiştir. Özellikle Birinci Dünya Savaşıyla birlikte milyonlarca kişi yerinden edilmiş ve kitlesel bir sığınma ihtiyacı doğmuştur14 .

Genel olarak kitlesel sığınma ihtiyacı beraberinde geçici korumayı getirmiştir. Geçici koruma, istisnai olarak başvurulan ve pragmatik amaçlara hizmet eden bir korumadır15 . Statüyü veren ülkeye göre geçici koruma kavramının anlamı değişiklik gösterebilecektir16 . Zira, devletler kendi öznel durumlarına göre geçici koruma mekanizmasını kullanmaktadırlar. Yine de geçici korumanın özellikle kitlesel akınlar için geliştirilen bir koruma olduğunu söylemek gerekir17 .

Devletlerin kendi öznel ihtiyaçlarına göre şekillenen geçici koruma statüsü, örneğin Avusturalya’da, göçmenler ve iklimsel değişikliklerin getirmiş olduğu doğal afetler sonucu yerinden olmuş kişilere verilirken, Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) ise, hâlen ABD’de bulunan, menşe ülkesinde devam eden silahlı çatışmaların, çevresel afetlerin geçici etkileri ve diğer sıra dışı ve geçici sebepler nedeniyle ülkesine döndüğünde kişisel güvenliği ciddi bir tehdit altında bulunacak yabancı ülke vatandaşlarına tanınan bir haktır. Yine, Kanada’da ise, devam eden silahlı çatışma, iklimsel değişikliklerin getirmiş olduğu doğal afetler, diğer olağanüstü ve geçici durumlar karşısında belli gruplara bu statüyü göçmenlerden farklı olacak şekilde sınırlı süreli olarak vererek koruma sağlanmaktadır18 .

Geçici koruma 1992-1993 yıllarından itibaren eski Yugoslavya iç savaşı ile birlikte Avrupa Birliği’nin (AB) de gündemine gelmiştir. Doksanlı yıllarda Yugoslavya’daki savaşın etkisiyle milyonlarca insan ölmüş, fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz kalmış, hapis yatmıştır. Kitlesel halde savaştan kaçan Bosnalıların durumu tipik bir mülteci sorunu olmaktan uzak hâle gelmiştir. Bu nedenle, 1951 Sözleşmesindeki kavramların yeniden tanımlanması ihtiyacı doğmuştur19 .

Ardından 1999 yılında Kosova’da yaşanan olaylar, geçici korumanın bir kez daha AB’nin dikkatini çekmesini sağlamıştır. 1999 yılında AB Konseyi’nin Tampere’de yapılmış olan toplantısıyla kitlesel akın sonucunda yerinden edilmiş kişilere sağlanacak geçici koruma hakkında üye devlet uygulamalarında yeknesaklığın sağlanması ihtiyacı dile getirilmiştir. Bu sürecin akabinde AB Konseyi 2001 yılında Geçici Koruma Yönergesini20 kabul etmiştir21 . Yönerge, olağanüstü durumlarda kitlesel akınlarla karşı karşıya kalındığı zaman uygulanabilecek yeknesak bir düzenlemeyi hedefleyen istisnai bir prosedürdür. Yönergenin amacı, kitlesel sığınma durumlarında üye ülkeler arasındaki yükün dengeli bir şekilde dağılımını sağlamak ve ülkesinden ayrılmaya zorlanmış ve ülkelerine geri dönemeyen kişilere geçici koruma sağlamak için asgari standartlar oluşturmaktır (Yönerge m. 1).