Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Cezaî Şart İlişkisinde Kusur Sorunu

Hüseyin Ekinci

Bir borcun hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi sebebiyle kararlaştırılmış cezaî şart talebinde bulunulması, akde aykırılığa ek olarak bunun borçluya isnat edilebilen kusurdan kaynaklanmış olması gerekmektedir. Borçlar Kanunu’nun 161. maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun sorumluluğunu gerektirmeyen bir sebep yüzünden borcun ifası mümkün olamadığı takdirde, cezaî şart yükümlülüğünün doğmayacağı ifade edilerek BK. 96 ve 117. maddeleriyle paralel bir düzenleme tarzının benimsendiği görülmektedir.

Cezaî şart borçlusunun cezaî şartı ödeme yükümlülüğünün doğması için kusurlu olma şartı olmasına rağmen, alacaklının üzerinde borçlunun kusurluluğunu ispat yükü bulunmamaktadır. Bu durum, cezaî şart ilişkisi kapsamında borçlu bakımından kusursuz sorumluluk ilkesinin benimsenmiş olduğunun kabulünü gerektirmez. Borçlar Kanunu 161. maddesinin 2. fıkrasında “hilâfına mukavele olmadığı hâlde borcun ifası borçlunun mesuliyetini icap etmeyen bir hâl sebebiyle gayri mümkün olmuş ise, şart olunan cezanın tediyesi talep edilemez.” denilmek suretiyle bu nevi kusursuz sorumluluk hâli, taraflarca kararlaştırılmış olması şartına bağlı tutulmuştur.

Cezai Şart, Kusur, Kusursuz Sorumluluk Hali, Tazminat Yükümlülüğü, İspat Sorunu, Akde Aykırılık, İfa Etmeme.

Genel Olarak

Borcun gereği gibi yerine getirilmemesin alacaklı açısından taşıdığı önem ve edimlerin borca uygun ifasını temin amacı, asıl alacağın yanında bir kısım aynî ya da şahsi teminat araçlarına olan ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Rehin ve kefalet gibi alacaklılara güvence sağlayan hukuksal müesseselerden olan cezaî şart, günümüzde oldukça yaygın bir uygulama alanına sahiptir.

Borçlunun, alacaklıya olan borcunu tam ve eksiksiz olarak zamanında ve yerinde ifa etmemesi hâlinde belirli bir edimde bulunmayı taahhüt etmesi olarak tanımlanabilecek olan cezaî şart sayesinde borçlu, akde uygun ifaya zorlanmakta ve borca aykırılık durumunda ödenmesi gerekecek tazminatın miktarı üzerindeki tartışmalar da önlenmektedir1. Borçluyu doğacak her türlü zarardan sorumlu tutma, konusu para olmayan alacakların teminata bağlanma sı (teminat ), sözleşmeden kolayca dönülebilmesini sağlama (dönme), borçlunun sorumluluğunun tamamen ya da kısmen ortadan kaldırılması v.b. amaçlarla da cezaî şart sözleşmesi yapılabilmektedir2.

Bilindiği üzere, haksız fiilden ve sözleşmeden doğan sorumluluk açısından tazminat yükümlülüğünün ortaya çıkması, kural olarak borçlunun kusurlu olması şartına bağlıdır. Diğer bir ifadeyle, Borçlar Kanunu’nun 41 vd. ile 96. maddesi çerçevesinde kusursuz olan borçlunun esas itibarıyla tazminat borcu da doğmaz. Ne var ki, cezaî şartın özel nitelikteki yapısı sebebiyle, Borçlar Kanununda yer alan genel hükümlerden bazı yönler itibarıyla farklılık arz eden düzenlemelerin benimsenmesinin gereği ortaya çıktığı görülmektedir. Bu nedenle, cezaî şart ilişkisi bakımından kusur konusunun incelenmesinde yarar bulunmaktadır.