Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk ve Alman Ceza Hukukunda Yabancı Devletlere Karşı İşlenen Suçlar

Crimes Against Foreign States in Turkish and German Criminal Law

Uğur ERSOY

Türk Ceza Kanunu’nun “Yabancı Devletlerle Olan İlişkilere Karşı Suçlar” başlığı altında 340 ila 343. maddelerinde düzenlenmiş suç tipleriyle, Alman Ceza Kanunu’nun “Yabancı Devletlere Karşı Suçlar” başlığı altında 102 ila 104a maddelerinde düzenlenmiş suç tiplerinin büyük bir benzerlik taşıdığı görülmektedir. Bu nedenle çalışmada hem Türk hem Alman ceza hukukunda benzer şekilde kaleme alınmış suç tipleri birlikte ele alınacak, benzerlik gösterdiği ve ayrıştığı noktalar üzerinde durulacaktır. Bu yapılırken gerek doktrinde savunulan görüşlerden gerek mahkeme kararlarından istifade edilmesi planlanmaktadır. Varılan sonuçlar çerçevesinde TCK’da yapılması gerektiği düşünülen değişikliklerle ilgili açıklamalara da çalışmada yer verilecektir. Çalışmanın sonunda ise Alman Ceza Kanunu’nun 103. maddesinin 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren kaldırılmasına ilişkin yakın tarihte kabul edilen bir kanun değişikliğiyle ilgili tespit ve değerlendirmelerde bulunulacaktır.

Şikayet, Talep, Karşılıklılık Şartı, Tanıma, Yabancı Devlet.

It seems that the types of crimes regulated in Articles 340 to 343 under the heading “Crimes Against Relations with Foreign States” of the Turkish Criminal Code show a great resemblance with the types of crimes regulated in Articles 102 to 104a of the German Criminal Code under the heading “Crimes Against Foreign States”. For this reason, in the study, similar types of crimes regulated in both Turkish and German criminal law will be handled together and points of similarity and differentiation will be emphasized. When this is done, it is planned to benefit from the views defended in the doctrine and court decisions. Within the framework of the results, explanations about the amendments that should be made in Turkish Criminal Code, will be included in the study. At the end of the study, determinations and evaluations will be made concerning a recent amendment of a law about the abolition of Article 103 of the German Criminal Code from 1st January 2018.

Complaint, Request, Principle of Reciprocity, Recognition, Foreign State.

Giriş

Yabancı devletlere karşı işlenen suçlara Türk ceza hukuku doktrini tarafından hak ettiği önem verilmemiş, bunun sonucunda bu suçlarla ilgili monografik hiçbir çalışma yapılmamıştır. Belki de bunun en önemli nedeni olarak bu suç tiplerinin uygulamasının çok nadir olması gösterilebilir1 .

Türk ceza hukuku doktrininde konunun kapsamlı bir şekilde ele alınmaması dolayısıyla sağlıklı tespit ve değerlendirmelerde bulunabilmek için inceleme konusu suç tiplerini benzer şekilde kaleme almış olan Alman Ceza Kanunu’ndan (Strafgesetzbuch-StGB) ve Alman doktrinindeki görüşlerden de istifade edilmesi planlanmaktadır.

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, Sekizinci Bölümünde “Yabancı Devletlerle Olan İlişkilere Karşı Suçlar” düzenlenmiştir. Bu bölüm altında 340. maddede “Yabancı devlet başkanına karşı suç”, 341. maddede “Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret”, 342. maddede ise “Yabancı devlet temsilcilerine karşı suç” düzenlenmiştir. 343. maddede ise “Bu bölümde yazılı hükümlerin uygulanması, karşılıklılık koşuluna bağlıdır.” denilmek suretiyle karşılıklılık koşuluna/şartına gönderme yapılmıştır.

TCK’da sekizinci bölüm altında düzenlenen suçlara bakıldığında 340 ve 342. maddelerin bağımsız suç tipleri olmadıkları, daha ziyade cezayı ağırlaştıran nitelikli halleri düzenleyen hükümler olarak değerlendirilmeleri gerektiği; buna karşın 341. maddedeki düzenlemenin ise bağımsız bir suç tipi olduğu söylenebilir2 .

5237 sayılı TCK’daki söz konusu suçlara, 765 sayılı TCK’nın “Ecnebi devletlerle bunların reis ve elçileri aleyhinde cürümler” başlıklı İkinci Kitap, Birinci Bab, Üçüncü Faslında 164 ila 167. maddelerde yer verilmişti. Bu yönüyle bakıldığında 765 sayılı TCK’da, Zanardelli ve İtalyan Ceza Kanunu’nda kabul edilen sistemin benimsendiği söylenebilir3 . Ayrıca 765 sayılı TCK’daki söz konusu hükümlerin 5237 sayılı TCK ile büyük bir benzerlik taşıdığı da görülmektedir. 5237 sayılı TCK’nın 340, 341 ve 342. maddelerinde belirtilen bazı suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi yabancı/ilgili devletin veya mağdurun şikayetine bağlı tutulmuşken 765 sayılı TCK’nın 164 ve 165. maddelerindeki suçlar bakımından müracaat şartı, 166. maddedeki suç bakımındansa şikayet şartı aranmaktaydı. Buna karşın 5237 sayılı TCK’da söz konusu suçlar bakımından müracaat yerine şikayet kavramı kullanılmıştır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, şikayet şartının yalnızca şikayete bağlı suçlar bakımından geçerli olduğudur; başka bir ifadeyle şayet işlenen suç takibi şikayete bağlı bir suç değilse şikayet şartının varlığı da doğal olarak aranmayacaktır. Konuyla ilgili ayrıntılı açıklamalara çalışmanın ilerleyen bölümlerinde yer verilecektir.

Yabancı devletlere karşı işlenen suçlar Alman Ceza Kanunu’nun (Al.CK) özel hükümler kitabının “Yabancı devletlere karşı suçlar” (Straftaten gegen ausländische Staaten)4 başlıklı İkinci Bölümünde 102 ile 104a maddeleri5 arasında dört madde halinde düzenlenmiştir6. Söz konusu maddelerde, yabancı devletlerin organ ve temsilcilerine saldırı (Al.CK m.102), yabancı devletlerin organ ve temsilcilerine hakaret (Al.CK m.103) ile yabancı devletlerin bayraklarına veya diğer egemenlik alametlerine yönelik ihlaller (Al.CK m.104) yaptırım altına alınmıştır7. Bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma başlatılabilmesi için belli şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Hangi şartların gerçekleşmesi gerektiği ise Al.CK’nın 104a maddesinde düzenlenmiştir. Al.CK’nın 104a maddesine göre bu suçların soruşturulması veya kovuşturulması için dört şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir: (1) Almanya Federal Cumhuriyeti’nin söz konusu devletle diplomatik ilişkilerinin bulunması; (2) Karşılıklılık şartının garanti edilmiş olması ve suçun işlendiği sırada bu garantinin mevcut olması; (3) Yabancı hükümet tarafından yapılmış bir talebin mevcut olması; (4) Almanya Federal Hükümeti’nin ceza takibatı açısından izin vermiş olması. Soruşturma ve kovuşturmanın yapılabilmesi için bu dört şartın hepsinin birden somut olayda gerçekleşmiş olması zorunludur8 .

Alman Ceza Kanunu’nun 104a maddesinin başlığının “Ceza takibatının şartları” (Voraussetzungen der Strafverfolgung) olması ve madde metninde kullanılan “soruşturulması ve kovuşturulması” biçimindeki formülasyonun yorumlanması sonucunda ilk bakışta maddede aranan bu dört şartın usul hukukuna ait bir yargılama şartı olarak değerlendirilebileceği düşünülebilir. Bununla birlikte Alman doktrinindeki ağırlıklı görüş sadece (3) ve (4) numaralı şartların yargılama şartı olduğunu, (1) ve (2) numaralı şartların ise objektif cezalandırılabilme şartı olduğunu kabul etmektedir9 . Buna karşılık azınlıkta kalan görüş sahiplerinin bir kısmı, madde metninin yorumlanması sonucunda bu dört şartın tamamının yargılama şartı olarak kabul edilmesi ve usul hukuku içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bu görüşteki yazarlar doktrinde hakim doktrin tarafından savunulan görüşü eleştirmekte ve gerek maddenin lafzından gerek madde başlığından böyle bir sonuca varmanın doğru olmadığını belirtmektedirler. Buna göre söz konusu maddede belirtilen bu dört şartın varlığı fiilin cezalandırılabilirliğine değil suçun soruşturulup kovuşturulmasına ilişkindir; bu yüzden bu şartlardan bazılarının objektif cezalandırılabilme şartı bazılarının yargılama şartı olarak sınıflandırılması yanlıştır. Bundan dolayı Al.CK 104a maddesinde belirtilen bu dört şartının tamamının yargılama şartı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir10 . Azınlıkta kalan yazarlardan diğerleri ise (1) numaralı şartın suçun unsuru, (2), (3) ve (4) numaralı şartların ise yargılama şartı olarak yorumlanması gerektiğini savunmaktadırlar11 .

Al.CK’nın 104a maddesinde aranan bu dört şartın unsur, objektif cezalandırılabilme şartı veya yargılama şartı olarak değerlendirilmesinin yalnızca teorik değil pratik sonuçları da vardır. Şayet bu şartlar unsur veya objektif cezalandırılabilme şartı olarak, başka bir ifadeyle maddi ceza hukukuna ait kabul edilecek olursa yargılama sonunda beraat12 veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekecektir; buna karşın bu şartlar yargılama şartı olarak kabul edilecek olursa verilecek karar usul hukuku bakımından sonuç doğuracak olan düşme veya durma kararı olacaktır. Bu nedenle söz konusu şartların hukuki niteliğine verilecek anlam çok büyük önem arz etmektedir13 . Bununla ilgili ayrıntılı açıklamalara çalışmanın ilerleyen bölümlerinde yer verilecektir.

I. Bu Suç Tipleriyle Korunması Amaçlanan Hukuki Menfaat

Türk ceza hukuku doktrininde bu suç tipleriyle korunması amaçlanan hukuki menfaattin ne olduğuyla ilgili çok az sayıda görüş bulunmaktadır. Bu nedenle aşağıda ilk olarak Türk Ceza Hukuku doktrinindeki görüşlere daha sonrasında ise Alman ceza hukuku doktrininde savunulan görüşlere yer verilerek bu suç tipleriyle korunması amaçlanan hukuki menfaatin ne olduğuyla ilgili ayrıntılı değerlendirmelerde bulunulması amaçlanmaktadır.

Hafızoğulları/Özen ve Arslan/Azizağaoğlu’na göre bu suç tiplerinin ortak amacı, uluslararası ilişkilerde aleyhe olabilecek veya ilişkileri kötüleştirebilecek ve dolayısıyla ülkeyi tehlikeye sokabilecek fiilleri önlemek ve bastırmaktır14 .

Gözübüyük’e göreyse bu suç tipleriyle korunması amaçlanan husus, her şeyden önce Türk Devleti’nin menfaatlerini korumaktır. Aksi halde siyasi veya askeri güvenliği sarsıcı nitelikteki bu fiiller sebebiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin milletlerarası durumu zayıflayabilir veya bozulabilir15 .