Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Saikle Öldürme Suçlarında 
 Haksız Tahrik Sorunu

Cengiz OTACI

Ceza Hukukumuzda saik - haksız tahrik ilişkisi, üzerinde yeterince durulmamış bir konudur. Türk Ceza Kanununda saikle öldürme suçları arasında yer alan canavarca hisle öldürme, kan gütme saikiyle öldürme ve töre saikiyle öldürme suçlarında Yargıtay’ın kabulüne ve uygulamalarına, öğretinin hâkim görüşüne göre haksız tahrik indirimi uygulanamaz. Bu kabulün gerekçelerinin yeterince sorgulandığı ve eleştirel bir yaklaşım geliştirildiği söylenemez. Çalışmamızda, saik - haksız tahrik ilişkisi bağlamında bahsedilen öldürme suç tiplerinde haksız tahrik indiriminin mümkünlüğü üzerinde durulacak ve konuya eleştirel bir üslupla yaklaşılacaktır.

Saik, Haksız Tahrik, Canavarca His, Kan Gütme Saiki, Töre Saiki.

I. GİRİŞ

5237 sayılı Türk Ceza Kanununda canavarca hisle öldürme, kan gütme saikiyle öldürme ve töre saikiyle öldürme adında üç adet saikle öldürme suçu vardır. Yargıtay kararlarına ve bazı yazarlara göre bu suç tiplerinde haksız tahrikin uygulanamayacağı kabul edilirken ileri sürülen gerekçeler, öğretide hakkıyla sorgulanmamış, bilimsel yönleri tartışılmamış, tam anlamıyla ilgisizliğe terk edilmiştir. Öğreti, Yargıtay’ın hiçbir bilimsel gerekçeye dayanmayan -ve inceleme konumuzla ilgisi bulunmayan- bir kısım görüşlerini eleştiri süzgecine tabi tutmadan kabul etmektedir. Henüz bilimsel çalışmalara konu olmamış, hatta makale boyutunda dahi incelenmemiş onlarca ceza hukuku sorunu vardır. Saik-tahrik ilişkisi de bunlardan biridir. İncelemeye konu olan saiklerle öldürme suçları, diğer öldürme suçlarına göre toplumsal etkileri ağır basan vahim nitelikli eylemler kabul edildiği için haksız tahrik uygulanmaması adaletli bir yaklaşım olarak kabul edilegelmiştir. Bu psikolojik kabulde; diğer bazı öldürme suçlarında sıklıkla görülen basit nedenlere dayalı haksız tahrik uygulamasının, bu bağlamda infaz kanunu hükümleri gözetildiğinde indirim miktarlarının, haksızlığa adil sayılamayacak miktarlarda indirim içermesi gibi muhtemel bir etkiyi göz önüne almamız gerekir.

Öldürme suçlarında haksız tahrikin yokluğu kadar varlığı da adalet duygusunu örseleyen başlı başına bir hukuki/bilimsel sorundur. Bu sorunun, suç tiplerinin unsurları, yasal düzenlemeler ve ceza hukuku kavramları ışığında tartışılması gerekir. Öğretinin, yargı kararlarıyla sürgit tekrarlanan ve “istikrar bulduğu” ibaresiyle hukuki gerekçeye dayanmayan ezberleri sorgulaması, eleştirmesi ya da desteklemek suretiyle haklılığını ortaya çıkarması, bilimin gerektirdiği bir borçtur. Bu borcun hakkıyla yerine getirildiği söylenemez.

II. KASIT, SAİK VE HAKSIZ TAHRİK

Kasıt, ceza hukukunda kullanılmaya başlanmasından beri üzerinde sürekli tartışılan, değişik teorilerle açıklanan bir kavram olmuştur. Bu nedenle hukuk bilimcilerinin kasıt kavramı üzerinde uzlaştığından bahsedilemez. Kasıt, Kanunumuzun m. 21/1 hükmünde “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Değişik görüşlere rağmen kasıtta; bilme, isteme, irade gösterme gibi ortak adlandırmalara yer verilmektedir. Kanundaki tanıma göre kastın “bilme” ve “isteme” gibi iki unsuru vardır. Kastın bileşik yapısını oluşturan, Kanunda “bilme” ve “isteme” şeklinde ifade edilen ibarelerin anlam düzeyi ve içeriği tartışmalı, kastı açıklayan teorilere göre yüklenen anlam değişken ise de, genel kabule göre bilme, suçun kanuni tanımında yer alan tüm maddi unsurların fail tarafından bilinmesi demektir1. Bilme, Kanunun 30’uncu maddesinden de yararlanılarak suçun icra ediliş şekline ilişkin Kanunda yer alan tanım (eziyet çektirme vs), mağdurun vasfı (kamu görevlisi, alt soy vs), ağırlaştırıcı nedenlerin varlığını (çocuğun öldürülmesi vs.) gibi hususları kapsamaktadır. İsteme ise, suç tipini gerçekleştirmeye yönelik icrai ya da ihmali davranışlardan oluşan bilinç ve iradedir. Suçun tamamlanamamış olması, isteme unsurunun gerçekleşmediği, dolayısıyla kastın oluşmadığı anlamına gelmez.