Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Marka Hukukunda Ayırt Edicilik ve Kişi Adı Markalarında Ayırt Edicilik Tespiti

Distinctiveness in Trademark Law and Determination of Distinctiveness in Personal Name Trademarks

Dilek İMİRLİOĞLU

Marka hukukunda ayırt edicilik, markanın tanımında yer alan bir unsur olmakla birlikte ayrıca markanın bir fonksiyonudur. Bununla birlikte, sadece başvuru ve tescil aşamalarında değil; markanın var olduğu süre boyunca ihlâl ve marka veya marka başvurularına ilişkin itirazlarda da göz önüne alınması gereken en temel noktadır.Bu çalışmanın amacı, markadaki ayırt edicilik tespitlerinin mümkün olduğu kadar objektif görüş ve ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine katkıda bulunmaktır.

Marka Hukuku, Marka, Ayırt Edicilik, Ayırt Edicilik Tespiti, Kişi Adları.

The distinctive character is a factor in the definition of the trademark as well as being a function of the same. Besides, the distinctiveness is a factor to be taken into account not only in the stages of application and registration but also in the violations and objections to the trademark or trademark applications made as long as the trademark exists.The objective of this study is to contribute to assessment of the distinctiveness findings in the trademark as much as possible on the basis of objective opinions and principles.

Trademark Law, Trademark, Distinctiveness, Determination of Distinctiveness, Personal Names.

GİRİŞ

Sanayi Devrimi sonrası tarıma ve zanaata dayalı bir ekonomi sisteminden, makine üretiminin egemen olduğu bir sisteme geçiş süreci ister istemez tüm ülkeleri yeni pazarlar arama ve bulma yoluna sevk etmiştir. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte söz konusu süreçte, mal ve hizmetler arasındaki farkın gün geçtikçe azalmasıyla, mal ve hizmetler arasındaki farklılığı sağlayan unsur olarak marka kavramı öne çıkmıştır.

Günümüzde marka en önemli ekonomik güçlerden biri olarak; üretim, pazarlama, satış ve tanıtım aşamalarının ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Mevcut piyasa koşularında çok sayıda mal ve hizmet bulunduğundan teşebbüsler, marka ile mal ve hizmetlerine bir kimlik kazandırmaya ve diğer kimliklerden ayrılabilmek için stratejiler yaratmaya çalışmaktadırlar. Bu noktada, markanın ayırt edici niteliğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Markanın ayırt ediciliği sadece başvuru tescil safhasında gözetilmesi gereken bir önkoşul değil; markanın var olduğu süre boyunca diğer mal ve hizmetlerle karıştırılmada, ihlâl ve itirazlara konu olma süreçlerinde de göz önüne alınması gereken bir unsurdur.

Bu çalışmanın amacı, markadaki ayırt edicilik tespitlerinin subjektif temeller yerine objektif görüş ve ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine katkıda bulunarak, marka ile ilgili kişilerin eşit işlem ilkesinden yararlanmalarının önünü açmaktır. Anılan ilkeler, söz konusu işlemlerin keyfi uygulamalar ya da kararlarla güvensizlik yaratmalarının önüne geçebilmek ve marka hukukunun her aşamasında ayırt ediciliğin ne şekilde saptanabileceğini gösterebilmek için; AB, ABD, yabancı ülkelerin iç hukuk düzenlemeleri, ülkemiz mevzuatıyla irdelenerek belirlenmeye ve ulusal-uluslararası yargı ve patent- marka ofis kararları ile tasniflendirilmeye çalışılmıştır.

Ayrıca kişi adlarından oluşan markaların ayırt ediciliğinin ne şekilde tespit edileceğine ilişkin olarak yine AB ve ülkemiz yargı kararlarıyla mukayeseli bir çalışma gerçekleştirilmiştir.

I. MARKA HUKUKUNDA AYIRT EDİCİLİK

“Alameti Farika Nizamnamesi” ’ne1 adını veren, günümüzde marka olarak anılan “alameti farika”; ticaret hukuku terimi olup, ticari bir malı diğer benzerlerinden ayırmaya yarayan işaret, özellik anlamına gelmektedir. Diğer bir ifade ile “ayırt edici” demektir2 .

SMK m. 4’te ayırt edicilik unsuru tanımlanmamış, ancak bir işaretin bir teşebbüsün malını/hizmetini diğer teşebbüslerin mal/hizmetinden ayırt etmeyi sağlamaması hâlinde, o işaretin ayırt edici olarak kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir.

Ayırt edicilik, markanın en önemli özelliği3 , tescilinde ise belirleyici unsurudur. Bu unsur, malın/hizmetin diğerlerinden ayırt edilmesine hizmet etmektedir. Diğer bir ifadeyle marka, teşebbüslerin değil; teşebbüslerin ürettiği, ticaretini yaptıkları mal/hizmetlerin ayırt edici unsurudur4 .

Ayırt ediciliğin araştırılmasında, fikri mülkiyet hukukunda yararlanılan kriterlere başvurmak ve “hususiyet” aramak gerekli değildir. Zira marka tescili ile sahip olunan hak, yaratıcılık sonunda kazanılmamaktadır5 . Bu nedenle, hususiyet ya da orijinallik bir işaretin ayırt ediciliğini güçlendiren etkenlerden biri olarak değerlendirilmelidir.

Markalarda ayırt edici niteliğe verilen önemin gerekçesi, bilinçli alım tercihi yapabilmeleri için tüketici kitlesine bilgi sağlaması yani bir anlamda kamu yararına işlev görmeleri, emeğin korunması ve doğruluk ilkeleridir. Anglo Amerikan hukukunda, ayırt edici işareti benimsemekle onun asıl sahibinin yarattığı ve işaretle sembol hâline gelmiş itibarından bir başkasının yararlanamayacağı ifade edilmektedir6 . Türk hukukunda da, aynı prensip kabul edilmekte, hukukun temel ilkesi olan Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 2’de belirtilen “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” hükmü ve Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 54 vd. yer alan haksız rekabete ilişkin hükümler buna karşılık gelmektedir7 .

Ayırt edici nitelik tespitinde açık, net koşullar, kurallar ve ölçütler söz konusu olmadığından, somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Konunun tespitine yardımcı olabilmesi açısından önem arz ettiği düşünülen belli başlı kriterlere aşağıda yer verilmiştir.